GELİŞMİŞ VE ZENGİN TOPLUM OLMAK

Bursa, 28.Mart.2012

 

GELİŞMİŞ VE ZENGİN TOPLUM OLMAK

 

   Yazıma başlarken, Ekohaber’in 17 yaşında olduğunu hatırladım, hatta  hiç ama hiç unutmadım. Gazetemiz, artık gürbüz bir delikanlı. Bursa’nın ekonomi gazetesi Bursa’ya hizmete devam edecek, öncülüğe devam edecek. Ekohaberi yaratan, yürüten dostlarımızı yazarı, çalışanı ve Ardıç ailesini kutluyor, nice başarılı yıllara Ekohaber diyorum.

   Geçen haftaki Ekohaberde iki yazı bilhassa dikkatimi çekmişti. Sanki sözleşilmiş gibi hemen hemen aynı konu işleniyordu. Bir tanesi sevgili kardeşim, konusunun uzmanı Meftun Tayan’ın “üretimden anladığımız” başlıklı yazısı, diğeri ise unutulmaz başkan, öncü, çalışkan insan Erdem Saker’in “dünya ekonomisinin yıldız kentleri” başlıklı yazıları.

   Meftun bey, ekonomist bir dostu ile yaptığı konuşmada, üreten toplumun fabrikadan ibaret olarak düşünülmesini, oysa üreten toplumun sadece bundan ibaret olmadığını ve bilgi üreten nesillere ihtiyaç duyulması gerektiğini, bilgi üreten nesilleri oluşturacak bir eğitim sistemine ihtiyaç olduğu fikrini ileri sürmekte, Erdem bey ise dünya ekonomisinin yıldız kentlerini incelediğimizde, bunların içinde hiç sanayi kenti olmadığını, bilim, eğitim, sağlık, teknoloji, ticaret ve turizm olduğunu, kısaca gelişmiş toplum olmanın, zengin olmanın başka yolları da olduğunu belirtmekte idi.

   Her iki yazıda da, yazarların 21. inci yüzyıl düşüncesini esas aldıkları, entellektüel birikimlerini konuşturduklarını görüyoruz. Bilgi toplumu olmanın, turizmin, sanayi toplumu olmaktan daha fazla bir oranda toplumları zenginleştireceğini iddia ediyorlar. İddialarında haklılar. Ama bugünlere nasıl gelinmiş acaba, tarihe bir bakalım da ondan sonra ne yapılabileceği hakkında karar verelim derim. Hatta ve hatta son dünya krizlerini de unutmayalım.

   Tarihimize baktığımızda, 600 yıldan fazla bir süre yaşamış olan Osmanlı İmparatorluğunun tam bir ortaçağ imparatorluğu olduğunu, Sanayi devrimini kaçırmış ve ıskalamış olmasına rağmen 20 inci yüzyılın ortalarına kadar varlığını sürdürmüş olduğunu görüyoruz. Bu köhnemiş, çağının gerisinde kalmış imparatorluktan genç bir Türkiye Cumhuriyeti kurmuşuz. Yurtta sulh, cihanda sulh prensibini esas alarak içe kapanmış, dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalmışız. Dünyanın gelişmiş toplumlarına gıpta ile, hayranlıkla ve kıskançlıkla bakar olmuşuz. Medeni toplumların gelişme normlarına ulaşmak için çalışmalar yapmaya başlamışız ve yapılan yatırımlar, toplumun okumuşluk oranını artırma, dünyaya açılma gibi çalışmalar sonucunda 1980 yılından sonra, ıskaladığımız sanayi devrimini yakaladık, dünyadaki gelişen ülkeler kervanına katıldık.

   Dünyadaki gelişen ülkeler kervanına katıldık ama Sanayinin getirdiği kirlilik, insan ilişkileri, dünyaya açılmanın getirdiği turizm ilişkileri, çevrecilik gibi fikirler de ortaya çıktı. Bu arada da tabii ki sanayi gelişmesinin sonucu bilgi toplumu konusu da gündeme geldi.

   Her iki değerli yazarımız, kesinlikle bilgi toplumunu gündeme getirmekte haklılar. Fakat bir de sanayi toplumu nasıl meydana geldi, sanayi devrimi nedir? Bunu incelesek nasıl olur?

   Sanayi Devrimi:

   Bilhassa 1763 de buharla çalışan makinenin bulunuşu ile makine çağı başlamış oldu. Sanayi devrimi böylece ilk önce İngilterede başladı. Neden İngilterede?

   -İngilterede anayasal monarşi düzeni oluşmuş, mülkiyet hakkı ve bireysel hak ve özgürlüklerin korunması gündeme gelmiştir.

   -İngiltere dünyanın mali merkezidir.

   -Özgür rekabet ortamı için gerekli düzenlemeler yapılmış ve kapitalizm kuralları tatbik edilmeye başlanmıştır.

   -İngilterede sanayi için gerekli temel hammadde olan kömür ve demir bulunmaktadır.

   -İngiltere dünyanın en büyük sömürge imparatorluğudur.

   -Donanması ve güçlü ticaret filoları taşımacılığı kolaylaştırmıştır.

   -Sanayinin baş aktörü dokumacılık gelişmişti, şimdi makineli dokumacılık gündemdedir.

   -İngiltere bir adadır ve Avrupadaki derebeylik, savaşlar, mezhep kavgalarından uzak kalmıştır.

   -Buhar, daha sonra demiryolunun, buharlı gemilerin gündeme gelmesini sağladı, daha sonra telgraf, telefon ve benzeri teknolojik araçlar bulundu ve iletişim devrimi yapıldı.  Tarımda verimliliği sağlayacak gelişmeler oldu.

   Böylece batının toplumsal sınıf yapısında değişimler, çocuk işçiler, sosyalizm, kentleşme, nüfus artışı, kitle toplumu, çevre kirlenmesi gibi konular ve en önemlisi sanayinin getirdiği zenginlik ortaya çıktı.

   Sanayi devrimi ve Sanayileşmeyi bir başka şekilde de ele alabiliriz.

1.       Makine devrimi

2.       Teknoloji devrimi.

   Sonuç olarak sanayi devrimini yakalayan ülkeler dünyanın en zengin, en gelişmiş, teknolojiye hakim ülkeleri oldu, diğer ülkeler ise onlara yetişmek için çabalayan ülkeler haline geldi. Bu ülkelerden biri de ülkemiz, yani Türkiye Cumhuriyeti idi.

Türkiye Cumhuriyeti bilhassa 1980 lerden sonra sanayi üretimi konusunda büyük atılımlar, yatırımlar yaptı. Dünyada bu konuda sözü edilen ülkelerden biri oldu. Tabii benim gibi sanayinin içinden gelen insanlar için üretim çok önemli idi.

   Yazımızın önceki bölümlerinde işlediğimiz üzere, sanayi devrimi ülkelere büyük zenginlik getirdi. Ama, çağının ilerisinde olan entellektüeller, aydınlar, sanayinin sadece zenginlik getirmediğini, toplum ilişkilerinde bazı kötülükler getirdiğini ve aynı zamanda kaynakların yok olmasına, çevre kirliliğine sebep olduğunu ileri sürmeye başladılar.

   Bazı ülkelerin, doğal zenginliklerini sattıklarını, tarımsal üretimin sanayi üretiminden daha önemli olduğunu iddia ettiler. Örnek olarak Yunanistanı verdiler. Örnek olarak Avustralyayı verdiler.

   Son krizlerde gördük ki sadece sanayi, sadece turizm veya sadece tarım ülkelerin gelişmesi için yeterli değil. Yine entellektüeller, bilgi toplumunun daha önemli olduğunu, insanların sanayi yatırımı yapmadan bilgi satabileceklerini iddia etmeye başladılar. Peki ama, o bilgiyi kullanacak insanlar olmadıktan sonra kime bilgi satacaksınız diye sorarlar adama? Üretim yapmadıktan sonra üreteceğiniz bilgiyi kim kullanacak?

   Sonuç olarak, her iki sevgili dostumun da fikirlerine katılıyorum. Bilgi toplumu muhakkak ki önemlidir, ama sanayi ve tarım olmadan bir işe yarayacağı kanaatinde değilim.

   Bakın, son kriz neden çıktı , bir düşünelim. Bilgi toplumunun ürettiği türev ürünlerden, aynı malın 20 den fazla kere döndürülüp satılmasından değil mi? Siz borsada kumar oynar gibi oynayın,  ondan sonra bilgi toplumundan bahsedin. Bana göre bu yanlıştır.

   Dengeli sanayi üretimi, dengeli tarım, turizm ve bilgi toplumu.

 

Cevdet Akçakoca

Yeminli Mali Müşavir