KRİZ VE PARA BASMA ÜZERİNE

Hepinizin bildiği gibi, Covid 19 salgını ile birlikte dünya bir değişim moduna girdi. Bundan sonra bildiğimiz dünyanın değişeceği, dijital bir dünyaya geçileceği gibi iddialar gündemde. Yaşayanlar görecek diyelim.

          Covid 19 salgını ile birlikte bütün dünyada 100 yıldır görülmeyen bir krizle karşı karşıyayız. Dünya borsaları çöktü, dünya ticareti durdu, lojistik, turizm, havayolları şu anda çalışmıyor. Birçok sanayi tesisi kapılarını, ticarethaneler kepenklerini kapattı. Ülkeler sınırlarını kapattı. ABD de çok kötü durumda ama dolar yerinde durmuyor.  Hala bir şekilde dünyanın en güçlü parası.

          Gelelim ülkemize:

          Türkiye’de de Covid salgını etkisini gösterdi. Fabrikalar tatil edildi. Ticarethaneler kepenk kapattı. Turizm durdu. Şehirlerarası nakliyat, uluslararası nakliyat, hava ulaşımı, lojistik durdu. Kısa çalışma ödeneği devreye girdi. Devlet, işverenleri biraz olsun destekleyecek kararlar aldı. Gazeteler işsiz sayısının tam tesbit edilememesine rağmen %28-30 lara ulaştığından bahsediyorlar. Bütçe ilk üç ayda 40 milyar liradan fazla açık verdi. İhracat duraladı. Bunlar kötü haberler.

          En iyi haber ise petrol fiyatları da çakıldı. Hatta sıfırın altına indi.

          Ulusal basında yazan çizen ekonomistler ve finansçılar, Türkiye’nin ya para basmak veya IMF ile anlaşmak zorunda olduğundan bahsetmeye başladılar.

  1. Türkiye halkının tasarruf oranı %14 lerde, oysa ülkenin yatırım yapması ve büyümeye devam edebilmesi için gerekli tasarruf oranı %25 lerde. Tasarruf açığı  var.
  2. Türkiye tasarruf açığını borçlanma ile karşılıyor.
  3. Resmi rakamlara göre Türkiye’nin cari açığı da var ve bunun da dış borçlanma ile karşılanması gerekiyor.
  4. Böyle kriz zamanlarında kullanılan bir söz vardır. Bankalar yağmur yağarken şemsiyeyi kapatırlar. Bu krizde de birçok banka bu söyleneni yapmaya başladılar. Tasarruf ve cari açığı karşılamak yerine doğrudan doğruya kepenk kapatmayı tercih ettiler. Ama halk bunu unutmayacak diye düşünüyorum.
  5. Krizle baş edebilmek için kısa çalışma ödeneği, yardımlar, kredi garanti fonunda firmalar ve işçiler lehine birçok kararlar alınmışsa da maalesef bürokrasi, bilerek veya bilmeyerek ayak diremekte. Nasıl olsa 65 yaşına kadar işten atılamıyorlar. Ülke lehine olabilecek kararları dahi tatbik etmekte ayak direten bürokrasiye kimse bir şey yapamıyor.
  6. İşte tam bu esnada ulusal basında para basılmaya başlandığından ve Türkiye’nin  IMF’e başvurması gerektiği, sanki ballı lokma tatlısı teklif ediliyormuş gibi savunulmağa başladı.

Buraya kadar olan girizgahtan sonra bir de biz bakalım acaba ne olabilir?

Hakikaten para basılıyor mu? Basılıyorsa karşılıksız mı? Enflasyona sebep olacak gibi mi?  Doların artışını önleyebilir miyiz?

          Bu satırları okuyanların bir çoğu emisyon tutarını ve para basılıp basılmadığını, miktarını zaten ulusal basından okuduğu gibi, meraklı olan meslektaşlarımız da Merkez Bankası verilerinden incelemiştir.

          Emisyon tutarlarını aylar yıllar itibariyle tablo halinde yazmayacağım. Konuyu iki satırla açıklamaya çalışacağım.

         

Tarih

Para arzı Milyon TL

$ Kuru TL.

$ olarak Para arzı

Aralık 2019

156,000

5,94

26,262

Nisan 2020

204.000

7,00

29.142

 

              Piyasadaki para arzını bu şekilde basit bir tablo haline getirdiğimizde Aralık 2019 daki dolar kurunu esas alırsak 26.262 m. Dolar karşılığı TL. nın Nisan ayındaki kurla 184.000 M. TL. olduğunu ve fazladan basılan paranın 20.000 m. TL. olduğunu görüyoruz. Yani piyasaya 20.000 m. Gibi ve %10 kadar bir fazla para verilmiş.

          Normal zamanda bu paranın enflasyona sebep olacağını ileri sürebiliriz.

          Ama bugün, bütün dünyanın krizde olduğu bir zamanda piyasaya üstelik de bayram üstüne yakın bir zamanda verilen bu paranın enflasyona sebep olmayacağını ummaktan başka çaremiz yok.

          Sınırsız para basmak veya idare edebildiğimiz kadar dış borçları çevirebildiğimiz takdirde, Haziran ayından itibaren dünya ticaretinin açılacağını, geçen yıl olduğu gibi cari açığın azalmaya devam edeceğini düşünüyorum, daha doğrusu ümit ediyorum. Çünkü ülkemizin ithalatının veya cari açığın diyelim, önemli bir kısmı enerji ithalatı ve yarı mamul mal ithalatı ile biraz da lüks mal ithalatıdır. Bu rakamlarla kafa şişirmek istemiyorum.

          2020 senesinde

  1. Petrol fiyatlarının düşmesi ile dış ticaret açığında önemli bir azalma olacaktır.
  2. Son bir sene içinde sanayicilerimiz, küçük bir kar için yarı mamul malı yurt dışından almanın zararını anlamışlardır, dolayısıyla yarı mamul ithalatı da azalacaktır.
  3. Sanayi ve ticaret işletmelerinin tatil edilmesi, kısa çalışma yapması gibi uygulamalarla bir takım tasarrufların yapılabileceği işverenler tarafından anlaşılmıştır.
  4. Ekonomideki daralmanın insanlarımızın harcama alışkanlığında değişime sebep olacağı ve tasarruf oranının artabileceğini düşünüyorum.
  5. Fazladan piyasaya verilen paranın piyasayı rahatlatacağını ve birkaç defa çevrilmesi ile üretim ve hizmette artışa sebep olacağını, ekonomiyi bir ölçüde harekete geçireceğini umuyorum.

SONUÇ OLARAK:

Bardağın dolu tarafını göz önüne aldığımızda piyasaya verilen paranın iyi kullanılması şartı ile Türk ekonomisine yararlı olacağını, ülkeyi ele güne muhtaç bırakmayacağını, ama yerinde kullanılmazsa büyük tahribata sebep olacağını unutmayalım.