Bugünlerde boyuna tarihte dolaşıyoruz, özellikle de 1930’larda. 1950’li yıllarda okuduğumuz okulda İngiltere’nin ve özellikle Londra’nın hava kirliliğinden bahsedilir ve SMOG ismi verilen sisten sisin kötülüklerinden insanlar bilgilendirilirdi.

Yine o tarihlerde

a.     Avrupa’nın bütün ormanlarından, ormanlarının yok olduğundan ve Avrupa devletlerinin ormanları sun’i olarak yeniden diktiklerinden,

b.    Avrupa’nın göl ve nehirlerinin asit yağmurları sonucu yüzülmez hale geldiğinden ve hemen hemen tamamen asit gölleri olduğundan,

c.     Yine 1950’li yıllardaki bu olaylardan sonra Avrupa’nın harekete geçtiği ve gerek ormanların gerekse nehir ve göllerin ve de şehirlerin havasının alınan ciddi tedbirlerle temizlendiği anlatılırdı.

d.    Şahsen ben Avrupa’daki asit yağmurları ile karşılaşacağımdan çok korkuyordum. 1984’te Almanya’daki fuarlara gitmeye başladığımda Almanya’daki şehirlerin havasının Türkiye’deki şehirlerden daha güzel, daha kaliteli olduğunu gördüm.

e.    “Demek ki hava kalitesi düzelebiliyormuş” dedim.

 

İnternetten aldığım bilgileri de paylaşıp kullanarak, tekrar tarihe dönersek,

Avrupa’nın 1852 de ve  1870’lerden sonra İngiltere  ve Almanya’daki Ruhr havzasının sanayi tesislerinin sera gazlarını atmosfere saldığı ve bunların da asit yağmurlarını sebep olduğunu görüyoruz. İkinci cihan harbinden sonra Avrupa’nın çevre felaketinin farkına vardığı ve çok ciddi önlemler aldığını, ormanların, nehir ve göllerin tekrar temizlenmesinden de bu önlemlerin işe yaradığını anlıyoruz.
 

Asit yağmuru nedir:

Asit yağmuru, asidik kimyasalların yağmur, kar, sis, çiy veya kuru parçacıklar hâlinde yeryüzüne düşmesine verilen isimdir. Atmosfere yayılan kükürt dioksit, azot dioksit ve karbondioksit gazlarının kimyasal dönüşümlerden geçtikten sonra bulutlardaki su damlacıkları tarafından emilmesi ile oluşur. Böylece sülfürik asit ve nitrik asit damlaları oluşur. Bunlar da yağmur olarak dünyaya geri döner.

Sonuçta oluşan, çok miktarda kükürt ve azot içeren bu tip yağmurlara “asit yağmurları” denir.  Atmosferdeki asit, yalnızca yağmurlarla değil, kar, sis, havadaki gazlar ve tanecikler yoluyla da yeryüzüne iner. Bu tür yağmurda tanecikler siste asılı olarak süspansiyon oluşturabilir ya da en kuru halde birikebilirler.

Asit yağmurları, özellikle sanayi devriminden sonra kükürt ve azot gazlarının atmosferde hızla birikmesiyle etkisini hissettirmeye başlamıştır.

Avrupa ve ABD asit yağmurlarını karşı tedbir almış fakat yeni sanayileşmekte olan Çin, Doğu Avrupa, Rusya gibi yerlerde ve rüzgarın bulutları bu ülkelerden taşıyıp yağmur bıraktıkları yerlerde asit yağmurları ciddi bir problem olmaya başlamıştır.

1997 yılında 160 ülkenin katılımıyla Kyoto Protokolü imzalanmıştır ve bu protokole göre her ülke azot ve karbon salınımını 1990 yılındaki düzeylere düşürmek zorundadır.

Asit Yağmurlarını Nasıl Önleriz?

Öncelikle nüfusun, sanayinin ve trafiğin yoğun olduğu yerlerde hava kirliliğini azaltıcı önlemler alınmalıdır.

Bu nedenle;

a.     Ormanlar ve yeşil alanlar çoğalmalıdır.

b.    Şehir içi ulaşımda metro, çevre yolları, altgeçit ve toplu taşıma sistemleri uygulanmalıdır.

c.     Şehirlerde ya kaliteli linyit veya doğal gaz kullanılmalıdır.

d.    Endüstriyel tesislerde baca filtreleri takılmalı ve kullanılmalıdır.

e.    Termik santraller yerine güneş enerjisi, jeotermal enerji, rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalıdır.

f.      Kömür santralleri kapatılmalıdır.

g.     Araç bakımları zamanında yapılmalıdır.

h.    Bireysel araçların da elektrikle çalışır hale gelmesi sağlanmalıdır.

i.       Daha az enerji tüketen cihazlar kullanılmalıdır.

İşin ciddiyeti ülkelerce anlaşılmış olup dünya artık kendi ekosistemini Otomatik olarak yenileyememektedir. Düşünün 1800’lerde nüfusu 1 (bir) milyar olan dünyanın nüfusu şu anda 8 (sekiz) milyar olmuştur. İşin şakası yoktur.

Dediğimiz gibi dünya bunun farkına varmıştır.  Bu sebeple muhasebe mesleğinde çalışan bizlere de bir görev verilmiştir.  Sürdürülebilirlik konusunda raporlar yapılması, Yeşil mutabakat konusunda raporlar yapılması. Kısaca insanlık her meslekte dünyanın ekosisteminin kendi kendini besleyebilmesi için çalışmalı ve elinden geleni yapmalıdır. Bağımsız Denetçiler, birkaç yıl içinde raporlarında sürdürülebilirlik konusunu da işleyeceklerdir. Meslektaşlar buna göre hazırlanmalıdır.