Tarımda israil tohumu şehir efsanesi 1

Tarımda israil tohumu şehir efsanesi 1


Türkiyede tohum üretim, ihracat ve ithalatı konusunu işlediğim yazım ülkenin her tarafından büyük ses getirdi. Bir takım şehir efsanelerine de son verdi diye düşünüyorum. Bu arada, Türkiye’nin tarımı üzerine yazılara devam edeceğiz. Burada yazılarımda paylaşacağım düşünceler ve çözümler, tamamen benim düşüncelerim ve araştırmalarımın sonucu doğmuş fikirlerdir. İstatistiklerden yararlanıyorum. Hatalarım olursa, işin uzmanları muhakkak ki beni ikaz edeceklerdir. Onlara peşinen teşekkürü bir borç bilirim.

En çok gelen yazı ve talepler İsrail tohumu konusunda idi. O konuyu da işlemezsem olmayacak kanaatindeyim.  Yine hibrit tohumlar ve benzeri konularda da sorular geldi. Ancak, tamamen ziraatçiliği, ziraat mühendisliğini, ziraat tekniklerini ilgilendiren konularda yazmayacağımı, bunu yazarsam hem kendime hem de bu işin uzmanlarına saygısızlık olacağını belirtmek isterim. Ammaa, genel bilgilerim çerçevesinde bir takım şeyler yazacağım. Hatalarım olursa affola.

Benim, özellikle ziraat konusunda çalışan uzmanlardan, mühendislerden beklentim: Çözüm üretmeleri, çözümler teklif etmeleri ve en kısa zamanda Türkiyenin 1970-1980 lerde olduğu gibi tarımda ve hayvancılıkta da dünyada sayılı ülkelerden biri haline gelmesini, tarım ve hayvancılık üretim ve ihracatında, boyuna örnek olarak sundukları o küçücük Hollandayı katlayıp geçmesini sağlayacak çalışmalar yapmaları, fikirler vermeleridir.

Özellikle hayvancılık konusunda Malthus teorisini yazımın birinde işleyeceğim ve yaşanmış bir olayı dostum rahmetli Sütçü Mustafa’yı da yazı konusu yapacağım.

Gelelim İsrail tohumu şehir efsanesine:

Önce tarihi hatırlayalım.

Osmanlı 1490 lı yıllarda, Yahudileri kıyımdan kurtarmış, ülkesine almış ve yüzyıllarca kendi içinde yaşatmıştır.  Avrupa’da, Rusya’da ve dünyanın çeşitli ülkelerinde Yahudiler soykırıma uğrarken Türkiyede bu ülkenin sadık ve el üstünde tutulur vatandaşları olarak yüzyıllarca yaşamışlardır. Türkiyenin parçalanması ve  paylaşılması için yapılmış olan Birinci Cihan harbi ve daha sonraki İkinci Cihan harbinden sonra İngiliz ve Amerikalıların desteği ile şu anda gördüğümüz İsrail devleti doğmuş, 1967 savaşında Arapların yanlış harb taktikleri, İsraillilerin ise baskın ve yıldırım savaşı sonucu sınırları çok genişlemiş  ve en sonunda 2018 yılında , Yahudi Şeriatına göre düzenlemeler yapan katı ırkçı İsrail devleti ortaya çıkmıştır.  İsrail oğulları, katı ırkçı bir devlet haline geldikleri zamanlar, tarihte görüldüğü gibi kendi kendilerinin sonlarını getirmişlerdir. Defalarca sürülmüşler, itelenmişler ve ey (kudüs) yeruşalim, seni unutursam, sağ elim kurusun. seni anmaz, yeruşalim'i en büyük sevincimden üstün tutmazsam, dilim damağıma yapışsın!" şeklinde 2000 yıl dua etmişlerdir.  Bugünkü İsrail devleti yöneticilerinin tarihlerini unutmamalarını diliyorum.

Ancak, bu ülkenin kuruluşundan sonra, Türkiyeden giden ve ülkemize sempati duyan İsrail vatandaşları ve ülkemizin bilgiye olan ihtiyacı karşısında yeni İsrail devleti ile çok iyi ilişkiler kurulmuştur. Doğrudur veya yanlıştır, bu hükümetlerin politikasıdır. F4 uçakları, M48 tankları İsraile modernize ettirilmiş, Heronlar onlardan alınmış ve fakat bunlardan faydalanılarak Türk milletinin çalışkan evlatları, yeni uçaklar, tanklar, silahlar , insanlı insansız silahlı silahsız harp araçları imal etmiştir. Tohum üretimi konusunda da İsrail oğullarından yardım alınmıştır.

İsrailliler, kendi tohumlarından başkasının kullanılmasını önleyecek tedbirler almışsa da, Türk milletinin çalışkan çocukları bunları da aşmıştır iddiasındayım. Türkiye şu anda tohumculukta, domates  tohumunda veya benzerlerinde İsraile bağlı bir ülke olmaktan çıkmıştır.  İsrailden alınan teknoloji ve bilginin de desteğiyle,  Türkiye dünyada sayılı tohum üretim ülkelerden biri haline gelmektedir.

Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Kamil Yılmaz, yapılan bir röportajda, 1990'da 97 bin ton olan sertifikalı tohumluk üretiminin 2016'da 958 bin tona, 2017'de ise 1 milyon 49 bin 361 tona yükseldiğini söylemiştir.