Bursa, 1.Haziran.2022
ÇAKMA GAZETECİLER
Bu çakma gazeteciler konusunda değerli dostum, sevgili müdürüm, Osman Gürçay bir yazı yazmıştı. Bu yazı benim dertlerimi depreştirdi. Nasıl depreşmez ki! Özellikle konuyu anlatayım da ondan sonra serzenişlerimi bildireyim diyorum.
Efendim, biliyorsunuz Bursa’da bir Ekonomi gazetesinde kuruluşundan bu yana yani 27-28 yıldır yazıyorum. Konu ise benim tabirimle (Maliye sizi döver ha, işinizi doğru yapın bak.). Kendi düşünceme göre de güzel şeyler yazdığım kanaatindeyim. Sonuçta orada yazdığım yazılar daha çok muhasebe, vergi, sigorta, para gibi biraz daha soğuk ve toplumun sadece belli bir kesimini ilgilendiren yazılar. Bu sebeple de Life Bursa’da da anılar ve daha değişik konular yazmaya başladık.
Dediğim gibi yılardır ulusal ve yerel basında, gazetelerde, dergilerde, internet sitelerinde ve kendi sitelerimde yazılar yazıyorum.
2013 yılı idi zannediyorum. Bursa’ya yeni bir vali gelmiş. Halen gerek valilikten ve gerekse belediyelerden basın davetleri gelmeye de devam ediyor. Bazılarına gidiyor, bazılarına da gidemiyoruz. Ama gidememenin bir başka sebebi de var. 2013 yılında gelen yeni vali, gerek Bursada, gerek Antalyada ve Gerekse Diyarbakırda çalışmaları ve halkın içine girişi ile iz bırakmış bir valimiz. Vali Münir Karaloğlu.
İlk defa, tek tek bütün basın kuruluşlarını, medyayı ama tamamını davet ettiğini zannediyorum. Bu kadar geniş kapsamlı bir başka toplantıyı bugüne kadar da görmedim diyebilirim. Toplantıda bulunan her gazeteci veya köşe yazarı tek tek ayağa kalkıyor, kendini ve ne konuda yazdıklarını da anlatarak kendini tanıtmış oluyordu. Bana göre güzel bir toplantı idi.
Yanlış hatırlıyor olabilirim. Çok sevdiğim ve beni de iyi tanıyan, bir gazeteci kardeşim ayağa kalktı ve burada çakma gazeteciler de var gibi bir takım imalı sözler söyledi. İnşallah yanlış hatırlamıyorum. Yanlış hatırlamışsam artık ihtiyarlığıma verin. Hemen aklıma kötü şeyler gelmeye başladı. Yarım asırdan fazladır gazetelerde yazı yazıyorum ama benim basın kartım yok. Sevgili ekonomi gazetesi patronum, benim için bunun imkansız olduğunu söylemişti. Tabii benim de yapacağım bir şey yoktu. Yasalar karşısında boynum kıldan incedir derim her zaman.
Ama toplantı esnasında söylenen veya yanlış hatırlamıyorsam, bir şekilde belki gazeteciler arasında konuşulan bu çakma gazeteciler konusundan bir rahatsız oldum, bir rahatsız oldum, bir kırıldım ki inanamazsınız.
Toplantı bitti. Pembe çarşı yakınındaki işyerime geldim. Ama başımda bir ağrı, bir ağrı. Sanki birisi güp güp başıma vuruyor. Aklıma tansiyon veya buna benzer bir şey gelmiyor. Çünkü benim tansiyonum daima düşüktür. Hatta o kadar ters bir insanım ki birisi kızdığı zaman tansiyonu yükselir ya, benim tam tersine kızdığım zaman tansiyonum düşer. Öyle ters bir adamım yani.
Eczaneye uğradım. Onlar da her sabah görüştüğüm dostlarım. Yahu arkadaşlar, durum böyle böyle dedim. Eczacı kalfası, yüzüme baktı, abi bir baksana bana, dur senin tansiyonunu bir ölçeyim dedi. Hadi canım, ne tansiyonu dedim. Olurdu olmazdı, tansiyonumu ölçtü. Hiçbir şey söylemedi. Derhal telefonu eline aldı. Bir hastaneye telefon etti. Abi derhal şu hastaneye gidiyorsun, doktor ve hemşireler seni bekliyor, aman saniye durma dedi. Yine olur olmaz, dedim ama sevdiğim ve inandığım bir kardeşim. Hadi hastaneye gittim.
Daha arabayı park ederken, beni bekliyorlardı. Derhal sedyeye aldılar. Ne oluyor kardeşim falan diyorum ama biliyorsunuz, bir şey söylemezler. Koştura koştura bir hemşirenin yanına götürdüler. Çeşitli aletlere soktular, ama önce tansiyon ölçtüler. Acele dil altı falan. Bayağı bayağı da korkmaya başladım ha. Yürek oldu Selanik.
Bir iki saatlik bir dinlenmeden sonra doktor beni yanına aldı. Bak Cevdet bey arkadaşım dedi. Artık sen bir tansiyon hastasısın. Bundan sonra her gün sabahleyin hiç aksatmadan şu isimli, şu kadar miligramlık tansiyon ilacını içeceksin, kendine dikkat edeceksin dedi. O gün, bugündür artık her gün tansiyon ilacı içiyorum.
Bunun sebebini sizlerle beraber araştıralım.
- Sayın Vali Münir Karaloğlu’nun toplantısı mı?
- Çakma gazeteciler meselesi ve benim çakma gazeteci olup olmadığım konusunda şüpheye düşmem ve üzülmem mi?
- Yoksa, çeyrek asırdan beri yazmama rağmen bir basın kartı alamamam mı?
Ne dersiniz sevgili okurlar?
Cevdet Akçakoca