Bursa, 08.Kasım.2018
ENFLASYON VE 2019 YILI
2018 yılı ülkemiz açısından çok zor bir yıl oldu.
Neyse ki bu yılı hafif yaralarla atlatmışa benziyoruz. Yoksa Türkiye’ye diz çöktürmek isteyenler başarılı olsaydı, ülkenin hali felaket olurdu. Bu felaketi bütün ülke vatandaşlarının elele vermesi ile atlatmış gibi görünüyoruz.
Ancak enflasyon maalesef bu yıl can acıttı. Bunun sebeplerini aradığımızda önce enflasyonun son iki aylık durumuna bakıyoruz.
10 aylık tüketici enflasyonu %22,56 Üretici enflasyonu ise %40,22 olmakta
12 aylık tüketici enflasyonu %25,24 Üretici enflasyonu ise %45,01 olmaktadır.
Ağustos sonu ile 12 aylık tüketici enflasyonu %17,90 olurken üretici enflasyonu ise %32,13 idi.
Yıllık bazda Ağustos sonu ile Ekim sonu tüketici enflasyonu %7,34 artmış, üretici enflasyonu ise %12,88 oranında artış göstermiştir.
-
Bu tabloya göre, Ağustos Ekim ayları arasında dövizin enflasyona etkisi tüketici enflasyonunda %7,34, üretici enflasyonunda ise %12,88 oranındadır.
-
Ekim sonu 12 aylık tüketici enflasyonu ile üretici enflasyonu arasında %19,77 oranında fark bulunmaktadır. Bu demektir ki, ülkede önümüzdeki dönemlerde maliyet fiyatları 20 puan civarında artacaktır.
-
Ancak iki aylık enflasyon artışı bu farkın %12 sinin döviz kurlarından geldiğini gösteriyor diye iddia edebiliriz.
-
Hükümetin isteği ile fiyatlar güya %10 oranında geri çekildi. Bence bu yeterli değil. Çünkü yapılan zamlar 8 liralık dolar kuru esas alınarak yapılmıştı. Üstelik, ithal olsun olmasın, hemen hemen her konuda zamlar bu dolar kuruna göre yapılmıştır diye iddia edebilirim.
-
Öyle ise şu anda dolar 5,5 TL. seviyelerinde devam ettiğine göre 7/5,5= 1,27 gibi bir oran karşımıza çıkmaktadır.
-
Piyasada yapılması gereken indirimler %25 dolaylarında olmalıdır.
-
Bu oranda yapılacak indirimler, firmaların zarar etmesini önler, yine kar etmelerini sağlar.
-
Ama, böyle bir indirim enflasyonun ve maliyet enflasyonunun artmasını önleyecektir.
-
Böyle %25 bir indirim yapılırsa, 2019 yılı enflasyonu da %17-20 arasında olabilir, dolar kuru da 5 ila 6 lira dolaylarında olur diye düşünürüm.
-
Bu şartlar gerçekleştiği takdirde Türkiyede enflasyon 2020 yılından itibaren kontrol altına alınabilir.
Dünyada ve ülkemizde literatüre girmiş bir terim var. Orta gelir tuzağı. Türkiye milli gelir bakımından orta gelir tuzağı içindedir ve yıllık 15.000 dolar fert başına milli geliri aştığı zaman bu tuzağı da aşmış olacak ve gelişmiş ülkeler arasına girecektir.
Ancak bu tuzağın aşılması için benim ileri sürdüğüm iki tuzak daha faz. A. Orta enflasyon tuzağı yani enflasyonu %5 in altına çekmek çok zor bir süreçtir. B. Orta sanayi tuzağı, yani artık ağır sanayi, otomobil ve tekstil üretiminden ülkemizin yazılım ve çip üretimi teknolojisine geçmesi, diğer bir deyişle sanayi 4,0 ve üzerine çıkılması.
Bunlar başarıldığı takdirde bile yapılan çalışmalar yeterli değildir. Ayrıca şunlar yapılmalıdır.
-
Ülke vatandaşları ayağını yorganına göre uzatmalıdır.
-
Yerli malı kullanımının artırılması gerekir
-
Sanayicilerimiz, ara mallarını ithal edeceklerine 5 kuruş daha pahalı almalı , bu kadar bir fark dünyadaki rekabetimizi engellemez, ara malları ülkemizde imal etmeye çalışmalıdır.
-
Firmalar, ancak döviz geliri olduğu takdirde borçlanmalı, aksi takdirde pahalı bile olsa Türk lirası ile borçlanmalıdır.
-
Merkez Bankası kar etmeye çalışmaktan çok, döviz ve kurlara müdahale etmeli, enflasyonla mücadeleye çalışmalıdır. Bu yıl Merkez bankası son hatırladığım 3 milyar lira (eski para ile 3 katrilyon ) civarında bir kar açıkladı. Bu kar, 600 milyon dolar gibi bir rakama karşılık gelmektedir. Biz Merkez bankasından kar etmesini değil, spekülasyonları ödemesini, piyasayı düzenlemeci bir kurum olmasını bekliyoruz. Acaba Merkez bankasının görevleri arasında bunlar yok mu? Yoksa, ana sözleşmesine bu hükümler de konulmalıdır diye düşünürüm.
-
2019 yılında enflasyonu kontrol altına almak için yine Merkez Bankası sıkı para politikasına devam edecektir ama, piyasada şu anda büyük bir nakit sıkışıklığı bulunmaktadır. Merkez Bankasının görevlerinden biri de bu nakit sıkışıklığını aşmaktır. Dolayısıyla bunun için piyasaya para vermelidir. En azından dövizin artış oranında bir naktin piyasaya girmesi gerekir diye düşünürüm. Tabii, bu nakit artışının gerekli olduğu zamanlarda kısım kısım verilmesi şarttır. Aksi takdirde böyle bir para da enflasyona sebep olacaktır.
-
Bankalarımız, bu dönemde aşırı karlarından vazgeçmeli, kredileri daha fazla sıkmamalı ve faizleri indirmeye çalışmalıdır.
-
Reel sektör de borçlarını kapatmaya bakmalıdır.
-
Unutmayalım, 2019 da devlet ihaleleri muhakkak ki enflasyonu kontrol altına alabilmek için azalacaktır.
Benim, enflasyonun kontrol altına alınması ve 2019 yılına ait düşüncelerim de bunlar.
Cevdet Akçakoca
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi