Hayat hikayesi ile ilgili anıların İpsan bölümünü paylaşıyorduk. Peki o yıllardaki çalışma şartları ve araç-gereç, işçiler ve çalışma arkadaşları ile ilgili ve de özellikle mobbing konusunu da paylaşmak isterim.
İpsan’a girdiğim gün İstanbul İTİA'dan bir arkadaşımla karşılaştım. Cevdet, ben buradan ayrılıyorum, senin geldiğini öğrendim. Hayırlı olsun, dikkatli ol demişti. Yazımın ilerleyen bölümlerinde ne olduğunu anlatacağım.
O yıllarda muhasebede kollu facit makinelerini kullanıyorduk. Bir resmini aşağıda paylaşıyorum.
Kollu facit, daktilo, elektrikli hesap makinesi ve elektrikli daktilo tamirinde o yıllardan beri Bursa’da tanınan iki tane tamirci vardı. Bir tanesi YUNUS VARDAR, diğeri AYKUT MALATYA. Her ikisi de çok iyi dostumdur. Aykut Malatya ile iletişimim hala devam ediyor, Yunus Vardarla uzun zamandır görüşemedim. Her ikisi de tamir olayında bütün Bursa'nın müracaat ettiği ve her makineyi diriltebilen insanlardı.
Benim bilgisayar, elektrik ve elektrikli makinelere merakım bütün arkadaşlarım tarafından bilinir. Elektrikli hesap makineleri ve daktilolar çıktığında, bütün muhasebeci arkadaşlarıma anlatmıştım. O zamanlar Şekercioğlu, Ulukardeşleri bütün arkadaşlarıma tavsiye ediyordum, her arkadaşım da elektrikli makinelerini bana sormadan almıyorlardı.
Bir de elektrikli hesap makinesi resmi paylaşalım.
BİR HESAP MAKİNESİ TAMİR HİKAYESİ VEYA GAVUR PARÇAYI FAZLA KOYMUŞ
İpsan'dayız, makineler sık sık bozuluyor. Yukarıda bahsettiğim arkadaşlara gönderiyoruz. Hem bir sürü para veriyoruz, hem de bekliyoruz. Şimdi ismini vermeyeceğim bir mühendis arkadaşımız, "Bir dakika Cevdet, ben de bu makineyi tamir edebilirim" dedi. Birkaç saat sonra geldi. Hakikaten kollu facit hesap makinesi çalışmaya başladı. Arkadaşımız, tamir ettim ama, bu gavurlar çok aptalmış yahu dedi. Elinde de bir parça var. Bu parçayı fazla koymuş gavur dedi. Dedi de, birkaç saat sonra makine durdu, ne yapsak çalışmıyor. Arkadaşı çağırdık. Parçayı verdi ve parça ile Facit makineyi ya Aykut Malatya'ya veya Yunus Vardar'a gönderdik de makine tekrar çalıştı. O mühendis arkadaşla hala konuşuruz, gavur fazla parça koymuş diye.
MUHASEBE SERVİSİNİN ÇALIŞMASI
Çalışma arkadaşlarım, Müdür Sükan Bayraktar, Durmuş Orhun, Salih Arıkan, Muhittin Gürçay ve daha sonra hemen ismini hatırlayamadığım arkadaşlardır. Her biri çok çalışkan insanlardı. İşimizi istekle, hırsla yapıyoruz. Bir akşam, mizanı tutturamadık. Salih Arıkan, ben kalacağım dedi. Ertesi sabah saat 08.00 de işe geldik. Salih; "bu mizan bu kadar tutturulur, buyrun, ben eve yatmaya gidiyorum" dedi. Sabaha kadar uğraşmış ve mizanı tutturmuştu.
SICAK BİRA MUHABBETİ
Durmuş Orhun, piyasa ile de ilgisi olan bir arkadaşımızdı. Evleneceğim zaman, bir muhasebecinin yanında sabahlara kadar çalışıp ek para kazanmıştık. Durmuş Orhunla birlikte her hafta o zamanlar çok meşhur olan Rodop'a gidiyorduk.
Benim belli bir miktardan fazla içmediğimi, bu konuda çok ciddi olduğumu biliyorlardı. Evlendikten sonra yine Rodop'a gittim. Sana sıcak bira hazırladık dediler. Gelen bira buz gibi soğuktu. Sohbetle 2-3 şişe içtim. Hadi ben gideyim dedim. Ayağa kalktım ki, her yer dönüyor. Ah sizi gidi, sizi deyip çıktım. Bira şişesine votka koymuşlar, belli olmuyordu. Tabii korkunç bir sarhoşluk. O akşam eve bir ekmekle geldiğimi hatırlıyorum. Hanım, beni hiç sarhoş görmemiş, çok korkmuştu.
Durmuş Orhun daha sonra Bosch fabrikasına girdi, yıllar sonra oradan emekli oldu. Hala görüşürüz.
Muhittin Gürçay, sevgili kardeşimiz Osman Gürçay'ın ağabeyidir. O da çalışkan bir çocuktu.
ÇALIŞANLAR ARASINDAKİ İLİŞKİ VEYA MOBBİNG BENZERİ HAREKETLER
Yazıma başlarken, bir okul arkadaşımın dikkat et dediğini yazmıştım. İpsan'a girdiğimde bir müddet sonra şunun farkına vardım. Özellikle Müdür pozisyonundaki arkadaşlar, altlarındaki insanlara biraz farklı davranıyorlardı. Bu hoş bir şey değil.
Ben de ilk zamanlarda, yeni yepyeni hesap planı, uygulamalar, dış ticaret muhasebesi gibi konularda yenilikler yaptıkça, önce çok sevgili ama hakikaten çok sevdiğim şimdi rahmetli olmuş olan muhasebe müdürüm, bazan hareketlerinde rahatsız edici olmaya başladı. Ama uygulamayı ve sonuçları görünce o hareketlerinden vazgeçti, çok ama çok samimi olduk. Bursa'dan ayrılıp İstanbul'a gittiğinde bile devamlı görüşecek kadar birbirimize sevgi ve saygımız olmuştu.
Muhasebede bir gün yine yeni bir şeyler deniyoruz. Arkadaşlarla bunun müzakere ve münakaşasını yapıyoruz. Ama hakikaten yeni, yepyeni uygulamalar. Öğrenmesi için önce çok çalışmak gerekiyor. Bazan arkadaşlar rahatsız oluyor. Bir arkadaşım, kim olduğunu hatırlamıyorum, önce itiraz etti ve bunları neye çıkarıyorsun, bırak bak ne güzel çalışıyoruz dedi. Ben de böylesinin daha iyi olacağını söyledim. Bir baktım ki arkadaş, üzerime saldırdı, biraz İTİŞTİK KAKIŞTIK, ama kakılmış olmadık. Diğerleri araya girdi. İyi ki girdi, yoksa ben dayak yiyecektim. Arkadaşa ikazda bulunduk ve daha sonraki zamanlarda bu kişi de bütün servisle birlikte, en iyi şekilde çalışan, her şeyi en iyi yapanlardan, uygulayanlardan biri oldu.
İpsan'a ilk geldiğim gün, girişte üniversite arkadaşımın ikaz ettiği olay buydu her halde.
O tarihlerde bütün firmalarda sendikacılık gayet iyi idi. Sendikacılık altın yıllarını yaşıyordu diyebilirim. Sendikacılar el üstünde tutuluyordu. İşçilerin haklarını takip ediyor ve kesinlikle işçilerin haklarını alıyorlardı. İşverenler de işçinin hakkını veriyorlardı.