Bursa, 31.Ekim.2010
İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ VE PERSONELİN HAREKET TARZI
Bu yazımda daha çok anılardan söz edeceğim, ama öyle anılar ki çalışan personelin işine verdiği değerden, kaytarmadan da bahsedeceğim.
Bir anı:
Dün arabama yakıt almak için benzin istasyonuna gittim. Biraz ayıp oluyor ama diye düşünen olabilir fakat benim arabam tüp gazlı. Oğlum sağolsun, her yeni iş veya araştırmasında benim arabamı kullanır ve bugüne kadar da bundan şikayetim olmadı. Yakında arabamı Mercedes, Jaguar veya Porche marka olarak değiştirsem de oğlum isterse arabamı gazlıya çevirebilir. Verimlilik ve tasarruf da tabii tercihim.
Dediğim gibi benzin istasyonuna geldim. İstasyon sahibi de arkadaşım ve arabama gazı dolduran yeni bir eleman. Yakıt borusunu arabaya taktı. Yakıt vermeye başladı ama topraklama fişini takmadı. Oysa bunu takması gerekiyordu. Kendisini ikaz ettim, aman canım ne lüzum var, zaten bozuk demez mi? Oğlum, o zaman bu istasyon kapanır, kapanması lazım , sen de işsiz kalırsın dedim. Dayı, bozuk değil ama taksan ne olacak, bunlar saçmalık demez mi? Beyefendi, eğilip ikinci bir iş yapmak istemiyor. Tabii, az sonra istasyon sahibi arkadaşımı sorguya aldım. Topraklama çalışıyor, ama çalışan eleman bu konuda eğitim aldığı halde maalesef tembellikten görevini yapmıyor.
Bir başka anı.
30 yıl önceye gidiyorum. O tarihlerde İpekiş’te çalışıyorum. İpekiş, gerek
Bursanın ve gerekse ülkenin en gözde kuruluşlarından biri. Tamamen profesyonel bir kadro ile idare ediliyor. Sahibi o zaman %100 İş Bankası. Biz profesyonellerin görev yapmasına , hareket tarzına hiç ama hiç karışmıyor ve bizler de göreve layık olmaya çalışıyoruz.
O tarihte, kömürlü bir kazan kullanıyoruz. Kültürparktaki lokantalardan bir
kısmının sahibi okul arkadaşlarımdan. İkide bir yaz geceleri kömür kazanının toz ve dumanından şikayet ediyorlar. Sonunda, taa o yıllarda acaba bacanın toz, duman, cürufuna nasıl mani olabiliriz diye araştırdık ve bundan 30 yıl önceki teknoloji ile su arıtmalı bir baca arıtma tesisi yaptık ve lokantacı arkadaşlarımıza gururla haber verdik. Parktaki lokantalar artık rahat nefes alabilir, müşteri şikayetleri de kalmaz dedik. Sen misin bunu diyen?
Bu arada kazancıları eğittik. O yıllarda otomatik beslemeli kazan da yok. Kazancı bütün gece nöbetci ve belli periyodlarda kazana kömür atması lazım. ilk birkaç gün parktan hiç bir şikayet gelmedi. Bir müddet sonra şikayetler tekrar başladı. Bir akşam , yine şikayet ve fabrikaya geldim. Ne görsem? Kazan yanıyor, kapak açık, kazancı ise yatmış uyuyor. Açık kazan kapağından anlaşıldığına göre bir kaç kürek değil, bir kaç araba birden kömür atılmış ve yanma tam olmadığı için bacadan dumanla birlikte cüruf, yanmamış parçalar çıkıyor.
Bu iki anıyı niye anlattım. Bakın, bugün iş sağlığı güvenliği konusunda çok ciddi tedbirler alınıyor, eğitimler yapılıyor. Ama sonuçta yine bu işleri yapacak olanlar insan. Ülkemizin insan unsuru. Ne kadar eğitirseniz eğitin, eğer sıkı denetim ve takip yapmazsanız yukarıdaki durumlarla karşılaşırsınız.
Tabii, ne kadar eğitirseniz eğitin, görevini yapmayan, kazaya sebep olan personelden dolayı işveren olarak siz sorumlusunuz. Hem, maddi , hem de manevi olarak işveren yıkıma uğrayacaktır.
Kamuoyu, kimse, işverenin tedbir aldığını, işçinin alınan tedbirlere uymadığını, kazanın bu yüzden meydana geldiğini araştırmayacak ve bugüne kadar bir çokişletmede olduğu gibi işverenin TAM BİR LİNÇ KÜLTÜRÜ İLE SUÇLU İLAN EDİLDİĞİNİ GÖRECEKTİR.
Bana göre, iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri çok gereklidir. Bu konuda çıkan yasalar ve yönetmelikler de uyulması gereken yasa ve yönetmeliklerdir. Ancak bu tedbirler bile yeterli değildir. Sonradan takip edilmeli, denetlenmelidir. Yoksa yukarıda anlattığım durumlarla karşılaşılır ve en iyi niyetli işveren bile kötü duruma düşebilir.
Cevdet Akçakoca