İSRAF

Bursa; 14.12.2006

İSRAF

Sanayi’nin bu kadar gelişmediği dönemlerde zengin olmanın olmazsa olmaz şartlarından biri de tutumluluk idi. Atasözlerimiz var. İşten artmaz, dişten artar gibi.

 

Geçen gün bir firmada oturuyorum. 2 delikanlı da bilgisayarda çalışıyorlar. Birşeyler yazdırıyorlar. Ancak çok enteresan bir durumla karşı karşıyayım.

 

Delikanlının biri, bilgisayarın başında. Birşeyler yazıyor, klavye ile oynuyor.

 

İkincisi ise yazıcının başında. Yazıcıdan çıkan formu inceliyor. Yan tarafa koyuyor. Bu sırada bir boş kağıt çıkıyor. Bizim ikinci delikanlı veya vazifeli, bu ikinci sayfayı alıyor, avucunda katlayıp kırıştırıyor, sonra da çöp kutusuna atıyor.

 

Her yaptığı işlemde içimden bir cızz sesi yükseliyor gibi oluyor. Aman Allahım, her bir kağıdın çöpe atılması,  birkaç ağacın kesilmesi, bilmem ne kadar enerji sarfı. Bu delikanlılar bunu düşünmüyor. Bırakın bu kağıtların çöpe atılmasını, hiç olmazsa bir kenara ayrılır ve yeniden kullanılması düşünülebilir değil mi? Yok böyle bir şey ve bu arada bu delikanlılar özel sektörde çalışıyor ve vee üniversite mezunu.

 

İsrafa mı yanarsın, kaybolan zamana mı, yoksa özel sektördeki bu gizli işsizliğe mi?

 

Bakışlarım dikkat çekmiş olacak ki? Delikanlılardan biri ne olduğunu, bakışlarımın ve hareketlerimin birşeyler söylemek ister gibi olduğunu gösterdiğini bir düşündüğüm veya söyleyeceğim olup olmadığını sordu.

 

Durumu anlattım. İsraftan rahatsız olduğumu belirttim. İki sayfadan biri yırtılmayabilir dedim. Çoçuklar; peki dediler. Durdular.

 

İlk aklıma gelen, bilgisayarda bir işlem yapılıp israf olan ikinci sayfanın çıkmasını önleyecekleri idi. Fakat hiçbir işlem yapılmıyor. Ne yapacaksınız? Dedim.

 

Çok hörmetli çocuklar canım. Hiçbir düzeltme yapmayı düşünmemişler. Ben rahatsız oldum diye çalışmaktan vazgeçmişler. Ben gittikten sonra kağıt yırtmaya devam edeceklermiş.

 

Aman Allahım, sen aklımı koru. Aklıma mukayyet ol.

 

Yeminli Mali Müşavir
Cevdet Akçakoca