İSO belgelerini hatırlar mısınız? Bu yazımda daha detaylı bir İSO belgeleri benzeri konudan bahsedeceğim ve bu konuyu çok ama çok önemli buluyorum.
15-20 yıldır özellikle ozon tabakasının delindiğinden, sera gazı ve karbon emisyonunun arttığından bahsedilmektedir.
Dünya ülkeleri bu konuyu öne alarak üzerinde çalışmalara başlamıştır. Ülkeler emisyon ve sera gazı azaltımı konusunda daha önce Kyoto Protokolu’nu yapmışlar ve bu protokol 2020 yılında sona ermiştir.
Kyoto Protokolü sona ereceğinden 2015 yılında Paris İklim Anlaşması kabul edilmiştir. Türkiye de bu anlaşmayı 22.Nisan.2016 tarihinde New York’ta imzaladı.
Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylarken, karar metnine eklediği beyanla “Türkiye Cumhuriyeti, Paris Anlaşması’nı gelişmekte olan bir ülke olarak ve ulusal katkı beyanları çerçevesinde, anlaşmanın ve mekanizmalarının ekonomik ve sosyal kalkınma hakkına halel getirmemesi kaydıyla uygulayacağını beyan eder” şeklinde bir açıklama yapmıştır. Yani Paris İklim Anlaşması ülkemizce de uygulanmak üzere kabul edilmiştir.
Ülkemiz, yapılan anlaşma ve taahhüdünde sera gazının artış hızını azaltma taahhüdünde bulunmuştur. Paris İklim Anlaşması ülkemiz için çok önemlidir.
İşverenlerimiz hatırlayacaklardır. 1990’lı yıllardan itibaren İSO esasları getirilmiş ve ithalat yapan gelişmiş ülkelerce dünyadaki ve ülkemizdeki ihracatçıların bunlara uyması istenmiştir. Uzun çalışmalar ve uğraşlardan sonra ülkemiz İSO standartları çerçevesinde üretim ve ihracat yapan bir ülke haline gelmiştir.
Ülkemiz ihracatının %42 civarındaki kısmı Avrupa Birliği ülkelerinedir.
İthalatçı ve gelişmiş ülkeler boş durmuyor yeni yeni standartlar meydana getiriyorlar ve bunlara uymayanlardan alımlarını kesiyorlar. Türkiye de bu standartlara uymak zorundadır. Büyük ithalatçılar Türkiye’nin hemen dibindedir. Dolayısıyla Türkiye, diğer ihracatçı ve azgelişmiş ülkelere göre emisyon, sera gazı ve karbon salınımında, daha az salınımla bir adım önde gitmektedir. Bir kere Türkiye, ithalatçı merkezlere yakınlığından dolayı, lojistik konusu karbon salınımında diğer ülkelere göre avantajlıdır.
Özellikle karbon ayak izi nedir belirtelim:
Bir ürünün maden olarak çıkartılmasından ürün elde edilmesine, ürün olarak müşteriye ulaşmasındaki tedarik zincirine, ürünün ömrünü tamamlamasına kadarki olan bütün süreçlerde ürün nedeni ile oluşan atmosfere verilen sera gazı emisyon miktarının ve azaltım miktarının hesaplanarak CO2 eşdeğer cinsinden hesaplanması işlemine “Ürün Karbon Ayak İzi Hesaplaması” denir
Karbon ayak izi her ürün ve şirket bazında takip edilir.
ETS – AB emisyon ticaret sistemi diye bir sistem kurulmuş olup, toplam 31 ülkede 11.000 tesis ve havacılık faaliyetlerini kapsamaktadır. Kısaca bu sisteme göre her yıl bu tesislere bir üst sınır hesaplanıyor ve bu sınırı aşanların karbon kredisi temin etmesi, sınırın altında emisyon değeri olan firmalar ve tesisler ise ihtiyaç fazlası karbon kredilerini satabiliyorlar.
Çok kısa bir zaman sonra Türkiye’nin ihracatçıları ve üreticileri de yeşil mutabakat çerçevesinde engellerle karşılaşacak ve bir kısım tesislerimiz ve firmalarımız da karbon ticaretine gireceklerdir.
Bu yazımız için Yeminli Mali Müşavir Olcay Er’in sunum ve yazılarından faydalandım. Konu benim için de yabancı ama öğrendiklerim bu konuya yazılarımda dikkat çekmek gerektiğini bana hatırlatıyor.
Yeşil Mutabakat’tan dolayı üretici, işveren ve ihracatçılar tarafından neler yapılmalı?
1.Bugünden özellikle makine imalatçılarımız, dışarıdan almak yerine yeşil mutabakat çerçevesinde makineler imal etmeli ve kullanmalıdır.
2.Tekstil ve diğer üreticilerimiz, karbon salınımını azaltacak makineler kullanmanın dışında, kesinlikle imalat prosedürlerini değiştirmelidirler.
3.Nano teknolojili imalat muhakkak ki karbon salınımını, su tüketimini ve sera gazı üretimini azaltacaktır.
Sınırlı bilgim çerçevesinde üreticileri ikaz ediyorum, herkes bu konuda çalışmalı, aksi takdirde ihracatımız sekteye uğrayacaktır.
Kimler bu konuda çalışma ve araştırma yapmalıdır?
1.Her türlü ürün, maden üreticileri ve
makine imalatçıları
2.Üretici birlikleri
3.Odalar ve borsalar
4.İthalatçı ve ihracatçılar ilk aklıma gelenlerdir.
Firmaların Yeşil Mutabakat, sera gazı emisyonu ve karbon salınımı konusunu inceleyerek planlamalarını yapmaları, aksi takdirde karşımıza yepyeni bir tarife dışı engelleme çıkacağını göz önüne almalıyız.