Bursa, 25.Ekim.2018
KRİZ VE BANKALAR
Geçen hafta yayımlanan kriz yavaşladı bilançolara dikkat başlığı altındaki yazımızda krizin yavaşladığını iddia ederek, alınacak tedbirleri belirtmiştik. Ama Ekohaber’in eski sayılarına baktığımda Köşe yazarı dostum Meftun Tayan’ın 2-8 Ekim tarihli 1168 sayılı Ekohaber gazetesindeki yazısında “KRİZ BAŞLAMADI” başlığı altında bu sefer kriz doların artmasından değil, kredi balonunun sönmesine bağlı varlık değerlerinin düşmesinden olacaktır ifadesini görmekteyiz. Bu da bir fikirdir.
Bu yazıyı ve bir önceki yazımı dikkate alarak krizin sonlanması için bankaların ne gibi yardımlarda bulunması gerektiğini biraz olsun işlemek istemekteyim. Ben, bu yazımı yazarken, bir bankacı olmadığımı herkes bilmelidir. Ancak, yıllardır sanayinin ve ticaretin içinde olan bir muhasebeci ve Yeminli mali müşavir olarak değerlendirmelerde bulunacağım. Sürç-ü lisan edersek affola.
Bir bankanın 25.10.2018 tarihli değerlendirmesinden bazı satırları alıyorum. “Fırtına durmak bilmiyor. Dünya piyasalarındaki fırtına durmak bilmiyor. Beklentilerden yüksek gelen şirket karlarına ve güçlü ekonomi verilerine rağmen ABD HİSSELERİ Çarşamba günü %3 gerileyerek yıl içi gördüğü zirveye göre düzeltmesini %9 a taşıdı. Yapılan yorumlar piyasalardaki satışları, ayı piyasasına girilmesinden ziyade bir düzeltme olarak görme eğiliminde. Ancak emtia fiyatlarındaki düşüş ve altın, yen gibi emin liman olarak görülen yatırım araçlarına yönelme eğilimi rahatsızlık veriyor. “ denilmektedir.
Bankanın ve bankaların bu tip değerlendirmeleri, özellikle dünya piyasalarını takip etmeleri kendileri açısından ve ülkemiz açısından tehlikeyi erken teşhis etme demektir ve iyidir. Tabii ki dünya piyasaları ve özellikle ABD HAPŞIRIRSA ÜLKEMİZ NEZLE OLUR. Nezle mikrobunun bulaşmasını önlemek için erken tedbirler almamız, hiç olmazsa masanın üstüne bir soğan koymamız gerekir.
Peki bankalar bu konuda ne yapıyor dersiniz. ?
Maalesef, sanayicilerin düşüncesi ile bu krizde bankalar yine sınıfta kalmışlardır demek zorundayım.
1980 li yıllardaki krizleri bir şirkette maaşlı muhasebe müdürü olarak yaşadım ve o günlerde devamlı bütçe yapmam sayesinde ve de en önemlisi çalıştığım şirketi bankanın desteklemesi sayesinde hiçbir kayıpla karşılaşmadan , firmamın devamlı büyümesi ve gelişmesi ile geçirdim.
1990 yılından itibaren ise Yeminli Mali Müşavir olarak piyasaya çıktım. Birçok şirkete danışmanlık yaptım.
İlk karşılaştığım büyük kriz 1994 krizi idi. 2001 krizini bütün ülke olarak yaşadık. 2008 krizini gelmeden önce teşhis etmiştik. Danışmanlığını yaptığım şirketlerin muhasebe ve finans sistemini sağlam olarak kurmaya çalıştık. Bu çalışmalarımızı kabul eden firmalar 1994, 2001 ve 2008 krizlerini önemli bir zarara uğramadan atlattılar. Tavsiyelerimize uymayan sadece bir veya 2 şirketi kaybettik.
Şimdiki krizde de şu ana kadar çalıştığımız firmalar, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında müşteri çeşitliliği yaptıkları için bir zarara uğramadan atlattılar. Hatta, özellikle ihracat yapan firmalarımız çok daha iyi duruma geldiler. Yurt içi ve yurt dışında müşteri çeşitlendirmenin, alacaklarını takip etmenin, bütçe yapmanın ne kadar önemli olduğunu tekrar gördüler. Çünkü, bu firmaların her birisi ile en az 20 yıldır çalışmakta idik. Prensipleri oturtmuştuk. Ama, inanın ki firmaların tam tabirle bazan tir tir titrediğini biliyorum. (Bu satırlara reklamları izlediniz demeyiniz lütfen, bunlar gerçek)
Bu titremenin sebebi bankalar, önce kendi bankasını düşünen banka müdürleri, yahut zora düşen veya zora düşeceğini umduğu firmalardan biraz daha fazla masraf ve faiz koparma hevesinde olan, bu sayede terfi edeceğini düşünen banka müdürleri idi diyebilirim.
1994, 2001 ve 2008 krizlerinde de aynı durumla karşılaşmıştım. Bu son kriz saydığım diğer krizlere göre daha tehlikeli idi. Çünkü, bu kriz daha çok bir ekonomik savaş idi. Benim sözlü olarak iddia ettiğim gibi tamamen ekonomik savaş değil, krizin oluşmasında ülkemizdeki yanlış uygulamaların da etkisi büyüktür.
2009 yılı tefe göstergesi 160,90, tüfe veya üfe göstergesi 155,16 olup $ kuru 1,6345 TL. dır.
2018 yılı tefe göstergesi 390,84 tüfe göstergesi ise 439,78 dir. Dolar kuru ise 6.1242 dir.
Buna göre hesaplarsak tefeye göre 1 $ = 390,84/160,90*1.6345 = 3,97 TL.
Üfe veya tüfeye göre hesaplarsak 1$ = 439,78/155,16*1,6345 = 4,63 TL. olmalıdır.
2017 yıl sonu ve 2018 yılı başlarına baktığımızda dolar kurunun 3,80 civarında olduğun görmekteyiz. Demek ki olması gereken dolar kuru yine düşük kalmış ki, bu ekonomik savaşta 6 liralar civarına çıkmıştır. Dolar kurunu 4,00 ile 5,00 lira arasında tesbit etse idik belki de kriz daha hafif geçecekti.
Şu ana kadar krizi ve sonuçlarını işlemeye çalıştık.
GELELİM KRİZİN BİR ÖNEMLİ ÖĞESİ OLAN BANKALARIN TUTUMUNA. Bankalar ne yaptı ve ne yapmalı idi, bundan sonra neler yapmalılar.
Bir önceki yazımızda işletmelerin neler yapması gerektiğini yazmıştık. Sanayi ve ticaret şirketlerinde çalışmış bir muhasebeci ve Yeminli Mali Müşavir gözü ile bankalar ne yapmalıdır diye düşündüğümde şu sonuçlara ulaşıyorum. Tekrar edeyim, bunlar benim fikirlerimdir. Sürç-ü lisan edersek affola.
-
Bankalar, firmaları özellikle döviz kredisi kullanmaları konusunda veya dolar alıp satmaları konusunda yönlendirmeye çalışıyorlar. Bunu yapmaları yanlıştır. Kendileri ve karlılıkları açısından belki düşündükleri doğru olabilir, ama firmalar açısından işte şu yaşadığımız kriz veya bir ekonomik savaşta döviz borçlusu firmalar çok güç duruma düşmektedir. Üretiminin en az %40 ını ihraç eden firmalara döviz kredisi teklif edilmeli, aksi takdirde ucuz faizli diye görünen döviz kredilerinin kullanılması önlenmelidir.
-
Yatırımlarda da mümkünse döviz kredisi verilmesinden kaçınılmalı, veya uzun vadeli senede iki defa ödemeli krediler müşteriye teklif edilmelidir.
-
Bankalar, bu ülkeyi, ülkenin geleceğini ve ülkenin büyümesini düşünen Türk milletinin bankaları ise firmanın sıkışık anında kredilerin kullanımını durdurmaktan, böyle durumlarda sıkışan firmaların faiz oranlarını artırmaktan vazgeçmelidir.
-
Firmaların kredisini kısmak demek düpedüz firmayı batırmak demektir.
-
Firma battığı takdirde bankalar kendileri de daha güç duruma düşecektir.
-
Özellikle kriz zamanlarında, bankalar firmanın varlıklarını yeniden değerlendirmekte ve olması gereken değerin çok altında değer tesbit etmektedirler. Şimdi burada hemen, bankacılar ne diyecekler? Size söyleyeyim. Efendim, bu ülkenin değerleme firmaları var. Biz artık bankalar olarak kendimiz değerleme yapmıyoruz. Değerleme firmalarına değerleme yaptırıyoruz. Ben de soruyorum. Bu değerleme firmalarının kazancı hemen hemen %95 oranında bankalardan değil mi? Değerleme firmalarına hiç mi etki edemiyorsunuz?
-
İşte bu değerleme konusunda sürç-ü lisan ediyor olabilirim. Dediğim gibi affola. Maalesef bu krizde gördük. Tabii değerleme firmasının raporunu görmedik fakat banka müdürlerinin firmaya yeni teminatlar ve ipotekler için baskı yaptığını çok ama çok duyduk. Bu yeni teminat isteme acaba değerleme firmasının değerlemesinden mi yoksa banka müdürünün kendi insiyatifi ile mi olmuştur bilemem. Tekrar söyleyeyim krizin en kötü zamanında böyle bir hareket yanlıştır.
-
Devlet, döviz kredilerinin , çok uygun bir kurla TL. ye çevrilmesini kesin olarak mecbur etmelidir. Bankacılar da bunu kabul etmelidir.
-
Bildiğim kadarı ile Türk bankaları dünyadaki göstergeleri en iyi bankalardandı. Ne oldu da rating (reyting) kuruluşları Türk bankalarının reyting notlarını düşürdü. Yoksa bizim bilmediğimiz yanlışlar veya bilanço oyunları mı var?
-
Sonuç olarak, bankalarımızın bir çoğu bu krizler ve ekonomik savaşlarda yıllardır müşterilerinden iyi not almamaktadır.
-
Krizler geçer, firmaların büyük bir kısmı yara almadan veya biraz yara alarak bu krizleri atlatır, kriz esnasında müşterisini desteklemeyen banka müdürleri veya bankacılar, yahut bankalar acaba bir daha o müşteri ile iş yapabilirler mi?
-
Yapamadıklarını gördük, hatırlatmak isterim.
Kriz ve bankalarla ilgili yazacaklarımı burada bitiriyorum. Çünkü fincancı katırlarını ürküttüğüm kanaatindeyim. Hoş, benim hiçbir bankadan aldığım kredi olmadığı gibi ihtiyacım da yok, ama daha fazla yazarsam bankacı dostlarımdan bir kısmı bana küsecekler. Kimseyi küstürmek de istemiyorum. Bankacılardan ricam, onların görevi sanayici ve tüccarı desteklemektir, bu görevlerini yapsınlar, biraz da bu yıl için karlarından vazgeçsinler.
Cevdet Akçakoca
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi