Muhasebe ve işletme hileleri anıları 11 Güneydoğuda bir kdv incelemesi

            1990’lı yıllarda fazla miktarda ihracat KDV. iadesi incelemesi yapıyordum. Belki, o zaman Yeminli Mali Müşavir sayısının azlığından, belki de benim sanayi sektöründen Yeminli Mali Müşavir olmam ve personelimin de bu konuda ihtisas sahibi olması işlerimin önemli bir kısmının KDV. iadesi incelemesi olması sonucunu doğurmuştu.       Tabii, bu incelemelerde insan çok enteresan olaylarla karşılaşıyor. Yazıma konu ihracat ve KDV. iadeleri Bursa’da bir tekstil firmasına ait. Firmanın sahipleri, işlerini iyi bilen donanımlı, bilgili ve kibar insanlardı. Bir yandan üretim yapılıyor, bir yandan da yatırım devam ediyor. Firma, fabrikanın bodrum katında çalışıyor, henüz üst katlar yapılmamış. Her ay artan miktar ve tutarda ihracat yapılıyor. O sene yaz geldi. Birdenbire firma atağa kalktı ve fabrika binası bitti. Gösterişli, şahane bir show-room’u da olan çok güzel bir fabrika binası oldu. İşçiler daha üst katlara, yöneticiler ise caf caflı odalara taşındı.

Bu arada ben bilançolara bakıyorum. Jet hızıyla artan kısa vadeli borçlar var. Muhasebeci ile konuşuyoruz. (Bu yazıyı okurken muhakkak hatırlayacaktır.) Böyle giderse bu firma gelecek sene Eylül ayında batar diye hesaplamışım.

            Yine ihracat devam ederken firma Güneydoğu’ da bir ilden tişört aldı. Hem de onbinlerce.  Direkt olarak ilgili ilin Vergi Dairesi Müdürü ile önce telefonda konuştum. Firmanın o ilde çalışan az sayıda firmadan biri olduğu ve vergisel ödevlerini de çok iyi yerine getirdiğini söyleyerek talebim üzerine bir de yazı gönderdi.

 Yalnız firmadan istediğim Kapasite raporu ve SSK bildirgeleri bir türlü gelmiyor. 

Güneydoğu’ daki bu firma yetkililerine oraya gelip bizzat inceleme yapacağımı söyledim. Gelme kardeşim, tutanağını herkes gibi gönder, biz imzalayalım, olur biter işte diyorlar. Ben yine de geleceğimi söyledim. Sesler sertleşti. Gelme yoksa..haa vs. vs ...... havalarına büründü. Otel ayrılmıyor vs. vs. Ben de bayılırım böyle tehditlere. O tarihte ve bugün de Rahmetli Özal gibi çizgi roman da okuyorum. Silahlara da tehlikeye de bayılırım. (Mike Hammer romanı gibi oldu.)

 Telefonla o ilin en güzel otelinde bir yer ayırttım. THY’den bilet aldım. İstanbul’dan o ile gideceğim ve akşam 7’00 de orada olacağım.

 

Yine firmaya telefon ettim. Gece 8’00 de yani saat 20.00’ de   muhasebe servisinin hazır olmasını, geleceğimi söyledim. Kıyamet koptu. Tabii dinlemedim.

            Ertesi gün akşam 8’00 de firmanın şehirdeki muhasebe bürosundayım. Karşımda 5-6 kişi. Ben, bir laf söylediğimde kıyametler kopuyor. Neyse, masanın başına geçtim. Defter ve belgeleri aldım. Personele  bana 4-5 adımdan fazla yaklaşmamaları gerektiğini kibarca anlattım. Kibarlıktan çok iyi anlıyorlardı.(!)

            Defter, belge ve kayıtlar birbirine uygun ve hakikaten takdiri hakediyor. Kapasite raporu yok. İşçi sayısı 9 kişi. Tamam dedim. Ertesi sabah fabrikaya gidelim. Ben şu oteldeyim. Beni arabanızla alacak mısınız, yoksa ben mi geleyim dedim. Kendileri beni sabah alacaklarını söylediler.

 Gece, şehrin ileri gelenleri, ağaları ile tanıştık otelde. Sohbetler ettik.

            Ertesi sabah, bir kamyonetle şehrin 10-15 km. dışındaki fabrikaya yola çıktık. Yolda dikkatimi çeken bir şey oldu. Polisler, bizim arabayı görünce selam veriyor ve trafik kapalı olsa bile bizim arabaya yol açıyorlar. Derhal arabayı durdurdum ve polise bu arabanın ne özelliği olduğunu sordum.

            Polis; tabii bu arabaya yol veririm, önünü açarım dedi. Bu fabrikada çalışan her bir kişi demek dağdan en az iki kişinin inmesi demektir diye izah etti.

Uzun etmeyelim. Fabrikaya ulaştık. 5-6000 m2. lik bir tekstil fabrikası. Pastal makinesinden, bilgisayarlı kesme makinesi ve her türlü dikiş makinesine kadar çok modern makineleri olan bir fabrika. 100’e yakın işçi çalışıyor. İdari kısımda İstanbul’dan gelen müşteriler.  Her şey iyi.  Fakat dediğim gibi resmi evraklarda (9) işçi çalışıyor. Kapasite raporu yok.

            İncelemelerimi tamamladım ve firma yetkililerine kapasite raporu alınmadığı ve işçi sayısı düzgün olmadığı takdirde Bursa’ya mal satamayacaklarını söyledim. Sonra da kazasız belasız Bursa’ya döndüm. Ancak, eşimin çıkan tansiyonunu (3-4) ayda tedavi ettirebildik. Halen de eşim tansiyon hastasıdır. Bende bir şey yok Allaha şükür, acı patlıcanı kırağı çalmıyor, ama sizi sevenler çok üzülüyormuş.

            Bursa’ya   döndüğümde firmanın KDV.   iadesini  reddettim. Yazımın başında belirttiğim gibi  ertesi yıl Eylül ayı gelmeden Bursa’daki firma maalesef iflas etti. Güneydoğu’ daki firmanın’ da kapandığını daha sonra vergi dairesi müdüründen öğrendim.

İşte size bir Güneydoğu’ da  KDV. iadesi inceleme macerası. 

Bursa’daki firma iflas etti. Güneydoğu’ daki firma kapandı. Sonuçta kazanan kim oldu?