Prens Sait Halim'i bilir misiniz?
24 Ağustos 2021 Salı, 09:55
1967 senesinin başları.
Yarım günlük bir işte çalışıyorum.
İşyeri sahibim Semih Özgür, uçak mühendisi, bir çok yabancı firmanın temsilcisi.
Birkaç lisan biliyor. Hatta iş yerinde bazan 9 ayrı lisan konuşuluyor.
Semih bey , 50 yaşında iken çok genç yaşında vefat etti. Allah rahmet eylesin. Kendisi istediği zaman Demirel ile veya diğer parti liderleriyle görüşebilen bir adamdı.
Vefatından yıllar sonra bir toplantıda Ergun Göze, Rasim Cinisli beni gördüklerinde SEMİHİMİN HATIRASI diye nasıl sarılıp ağlamışlardı bilemezsiniz.
Yahut tarif edemem.
Neyse dönelim 1967 yılına.
Bir sabah, kapıdan birisi girdi. İşyeri Karaköy, Ömer Abet Han dördüncü katta ve kapımız devamlı açık durur. Dediğim gibi kapıdan biri girdi ama nasıl, dimdik bir adam, yürürken yere öyle bir basıyor ki yerler titriyor. Başında Alman tipi bir şapka.
Bana bakarak; "Semih beyin yazanesi burası mı, ne zaman geloor?" dedi.
"Allah Allah, adam Ermeni mi?" diye düşündüm.
O zaman geloor, gidooor gibi konuşmaların saray Türkçesi olduğundan haberim yok.
Semih beyin ne zaman geleceğini söyledim.
Sonra sohbete başladık.
Çok da iyi arkadaş olduk.
Gelen adam, meşhur Sadrazam Sait Halim Paşanın torunu Prens Sait Halim.
Türkiye'deki mülklerin sahibi olduğunu ispat edip satmak istiyor. Nitekim yıllar sonra Sait Halim Paşanın mülkleri varislerin eline geçmiş oldu.
Uzun süre, devamlı gelip gitti. 1952 yılındaki Mısır ihtilalinde Mısırda imiş ve son anda onu seven subayların yardımı sayesinde Mısır'dan kaçmış. Yine hanedanın yönettiği o zamanki Irak'a gitmiş.
Ama adam gittiği yere felaket götürüyor her halde.
1956 yılında da Irakta ihtilal oldu.
Genç kral Faysal ve veziri paramparça edildi.
Orada da son anda yine bir askerin yardımı ile kurtulmuş.
Bu yazdıklarımla ileride anlatacaklarımın ilgisi olduğu için yazıyorum.
Bu arada eşi Rusları durduran adam olarak tarihe geçen Mareşal Mannerhaim'in torunu. O tarihte 13 yaşında bir kızı var.
Eşi Birleşmiş Milletler'de görevli. Mülklerinin peşine gelen Mr. Sait Halim'e eşinden her ay yüklüce bir para geliyor. Gelen para o zamanki bir genel müdür maaşının iki misli falan.
Ayın ilk 15 günü sabah geldiğinde; "Cevdet bey, bugün berbere çok kızdım. Ne biçim berber bu, havlu sıcaklığı uygun değildi, adama kızdım. Bu yüzden sabah erkenden sana geloorum, hem de konuşoooruz" diyor.
Ayın 15 inci gününden sonra bir de bakıyorum. Bizim Mr. Sait Halim geç geliyor. Ama yüzünde kesikler var.
Ne oldu? dediğimde; "Paralar bitti artık kendim traş olooorum, ama gördüğün gibi olamooorum da" deyip gülüyor.
Kaldığı apartmanda yan komşusu Ajda Pekkan imiş.
Bir gün "hadi bakalım bu akşam seni Parisien'e götüreyim" dedi.
Tam o sırada yanımda bir başka arkadaşım vardı.
Bursa'dan Murat Güler.
İkiniz birden gelin dedi.
Böylece ben bu sayede hayatımda ilk defa viski de içtim, Parisien'in şovunu da seyrettik.
Murat, Parisieni hatırlamıyor ama ben beraber gittiğimiz kanısındayım.
Daha sonra Çakıl gazinosuna gittik.
Orada özellikle Sevim Tuna, bizim etrafımızda çok dolanmıştı.
Zannediyorum Murat Güler'i çok beğenmişti.
Ama Murat, şimdi konuştuğumuzda hayır seni beğenmişti diyor.
Ben de Prens Sait Halim'in parasını beğendiği kanaatindeyim. Tabi bunu Murat'a söylemedim.
Daha birkaç yere beraber gittik. O zamanlar göremeyeceğimiz yerleri görmüş olduk.
O sırada İsrail ile Arap ülkeleri arasında da gerilim var.
Her an savaş çıkacak gibi görünüyor.
Bir gün, sabahleyin Prens Sait Halim, elinde bir mektupla geldi. Mektup Suudi Arabistan kralından geliyor.
"Gel ordularımın başına geç" diyor. Ona cevap yazdık.
Yazdığımız cevap kibarca (altesleri ben artık ordularla ilgilenmeyi bıraktım, teklifinize çok teşekkür ederim, ama ordularınızın başına bir başkasını tayin edin) şeklinde idi.
Prens Sait Halim ondan sonra bana şunları söyledi.
"Bu Araplar, ne yaptıklarını bilmooorlar, bak sana söylooorum, bir haftaya kadar savaş çıkacak ve İsrail bunları perişan edecek, ellerinden topraklarını alacak, sende göreceksin..."
İnanmadım, biraz dalga geçtim. 2,5 milyon İsrailli ile 50 milyon Arabın savaşı sonucu ne olur hadi yahu dedim.
O tarihte düşünün ki Mısırda SAM6-7 füzeleri var, 4 motorlu Rus yapımı bombardıman uçakları var. Binlerce binlerce tank var.
Prens Sait Halim İsrail bunları yenecek diyor.
Siz olsanız inanır mısınız?
Ve bir hafta içinde savaş çıkacak diyor.
Hakikaten bir hafta içinde savaş çıktı.
5 Haziran 1967'de İsrail sürpriz bir hücumla uçaklarını Akdeniz üzerinden Libya üzerinden Batı'ya geçirip Batıdan bir saldırı beklemeyen Mısır'ı perişan etti.
O uçaklar, o müthiş Sam füzeleri, tanklar yok oldu. Bütün Arap orduları yenildi.
10 Haziran'da savaş duraladığında, İsrail o zamana kadar mevcut olan toprağının birkaç misli yer kazandı.
O gün bugündür, bütün Araplara meydan okuyor ve istediğini de yaptırıyor.
Daha sonra okula devam edebilmek için Semih Bey'in yanından ayrıldım. Ama dostluğumuz devam etti. Tabii Prens Sait Halimle de.
Ancak, artık okulla daha fazla ilgilendiğim için gece gezmelerine gidemez oldum.
Ama enteresan olan Prens Sait Halimle tanışmam ve İsrail Arap harbi konusunda böyle bir bilgi sahibi olmamdı.
Savaşla ilgili sadece iki harita paylaşıyorum.
O savaştan sonra Life mecmuası özel bir sayı çıkarmıştı.
Oradaki resimler hakikaten insanın canını yakacak resimlerdi.
Arap ordularının gücüne rağmen çöküşü idi.
Evet, Prens Sait Halimle olan maceralarımız da böyle idi.