Bursa, 16.Eylül.2010
SİYASİ BİR YAZI
Son anayasa referandumu oldu ve bir çoklarımızın tahmin ettiği gibi %60 a yakın oranda evet oyu ile anayasa değişiklikleri kabul edildi. Bu referandumda kötü olan şeylere baktığımızda
1. Anayasa referandumu yerine sanki bir genel seçim havası körüklendi.
2. Doğuda PKK ve destekçisi olduğunu hepimizin iddia ettiği parti düpedüz ayrışmayı ve boykotu savundu. Kendi çaplarında etkili oldular. Ancak, bu illeri incelediğimizde 72 milyonluk Türkiye nüfusu içinde sadece 5.500.000 luk bir nüfusu içerdikleri ve boykot yapanların tutarının ise 2,500.000 gibi bir miktarda olduğu görülür.
Ne var ki, medyada sanki ülke elden gidiyormuş gibi yayınlar yapılıyor, televizyonda böyle görüntülerle karşılaşıyoruz. Olayı serinkanlılıkla değerlendirmemiz gerekir ve bunların gücünün abartılmasına, hele hele sırf iktidar partisine karşı çıkabilmek adına abartılmasına ise son vermek gerekir.
Peki, ama ne olacak bu Türkiye’nin ve ebedi muhalif CHP nin hali.
Türkiye’de 1950 yılından itibaren DP ve devamı zihniyet işbaşında
ve halkın seçimlerde oyunu verdiği zihniyettir. Kendilerini Cumhuriyetin kurucusu ve Atanın partisi ilan edenlere , okumuşlara yazmışlara rağmen neden bu zihniyet daima iktidar oluyor acaba ? Hiç düşündünüz mü?
Bir kere muhalefet partisinin durumu için bir hikaye anlatalım.
Cehennemdeki kazan:
Olur ya, zaman gelmiş geçmiş ve artık cehenneme turistik geziler de yapılmaya başlanmış. Cehennemdeki meşhuuur, fokur fokur kaynayan kazanlar gösterilmiş turistlere. Her kazanın üzerinde ilgili ülkenin adı, mesela İngiliz kazanı, Fransız kazanı, Rus kazanı gibi tabelalar varmış. Her kazan fokur fokur kaynıyor ve başında da zebellah gibi bir dev zebani duruyor, kazandan canhıraş feryatlar geliyor, arada bir cezalılardan biri kazandan kaçmak için kazanın kenarına geliyor, fırlıyor, ancak ne mümkün! Zebani tokmağını cezalıya vurup onu kazana geri itiyor. Derken, turistlerden birinin dikkatini bir kenardaki kazan çekiyor. Garibim bir kazan, üzerinde Türk kazanı yazıyor. Başında ne zebani var, ne bir şey. Arada bir pıtt yapan bir su sesi oluyor. Soruyorlar, Cehennemde hiç mi Türk yok. Aman efendim diye cevap veriliyor. Tam tersine bu kazan lebalep doludur ama, Türkler yükselmek isteyenin ayağından çekerler denir. İşte muhalefet partimiz de böyle, aralarından biri yükselmeye çalıştı mı, hemen ayağından çekiyorlar, birbirlerini kazanın içine düşürüyorlar, olmazsa kasetlerini çıkarıyorlar vs.vs. Tabii, böyle bir muhalefet olunca, her ne kadar okumuşlar desteklese de, her ne kadar Cumhuriyeti kuran parti de olsa seçimi kazanamıyor. Ancak en önemli seçim kazanamama sebebi halka hizmet veya halkın dertlerine çare bulamamalarıdır. ( Değerli dostumuz Sevgili Mustafa Bozbey hariç)
1950 yılındanberi gelen DP zihniyeti ve devamı ve AKP basitçe ne gibi hizmetler yapıyor ve seçimleri kazanıyor biliyor musunuz? (Tabii bunlar benim şahsi fikirlerim ve yaşadıklarım.) Sizler, bunları okuyup düşünmelisiniz, doğru veya yanlış olduğunu iddia etmiyorum, tesbitlerimi ilk defa bir siyasi yazı olarak ileri sürüyorum.
Bir arkadaşıma gönderdiğim yazıdan alıntılar:
Türkiyede 1950 yılındanberi niçin DP ve devamı zihniyet kazanıyor , hiç düşündünüz mü?
a. Halkın basit isteklerini biliyorlar ve onları hallediyorlar.
Mesela AKP 3 (üç) milyon oyu nereden aldı biliyor musunuz?
Doktorlardan. Duyduğum bir olayı anlatayım. Bir arkadaşımızın anlattığına göre(aynen arkadaşımın ifadeleri ile):
SSK hastaneleri ile ilgili değişiklik yapılmadan önce , bir gün bizim
kapıcının oğlu ameliyat olacaktı. SSK müdür muavini de bizim apartmanda oturuyor. Doktorlara demiş ki, aman bakın bu bizim kapıcının oğlu, para mara almayın. Öyle mi., kapıcının oğlunun ameliyatı için bile 200 lira alınmış.
Yine bir başka arkadaşımın sözleri:
Kayınvalidemi bilirsin? Allah rahmet eylesin. Felç olduğu zaman SSK hastanesine gittik. Bu arada hanım ikide birde 2-3 saat kayboluyordu. Sonradan öğrendim ki, doktor (ismi lazım değil) annenizi çıkaracağım deyince, dışarıdaki muayenehaneye gidiyor ve 100 lirayı verince kayınvalide hastanede kalıyormuş. İşte bu tip olaylar, doktorların karşı çıktığı , SSK hastanelerinin açılımı ile önlendi. O zaman neler uyduruldu. SSK hastaneleri satılacak safsatası. Buna inanan kim oldu? Söylemeye lüzum yok.
b. Modern şehirlerde biliyorsunuz, yavaş trafik esastır. Bizim şehirlerimizde AKP hızlı trafik yapıyor.Peki sonra, sonra 100 yıldır yapılmayanı yapıyor. Toplu taşımaya, trene, tramvaya geçiyor ve yaya bölgeleri kuruyor. Durum ortada. Eğer, Bursa’mızda, İnegöl, Karacabey yolu aksında köprüler, altgeçitler ve hızlı trafik olmasa idi, Bursa şehir içi trafiği ne olurdu ? Veya diğer şehirleri ele alın, şehirler ne olurdu? Halkın önce basit ihtiyaçlarını halletmek gerekir.
c.. Bir belediye başkanı arkadaşımız var. Başkanlığı zamanında çok önemli hizmetler yaptı. Tam bir araştırma ve fikir adamı. Halen de hizmetlerine yazarak çizerek ve sivil toplum örgütlerinde devam ediyor. Ancak , vazifesini tam yapan, çok ta ciddi bir bürokrat işte. Hakkında hiç kimse hiçbir şaibe bile ileri sürememiştir. Yaptığı hizmetler ise hakikaten çok çok güzel. Ama bir plan , program çerçevesinde, veee halkın hiçbir sızıldanmasını da nazara almıyor. Seçim zamanına yakın. Ağabey, ne olur şu demiryolu altına biraz asfalt yap yoksa kaybedeceksin, şehrimize yazık olacak demiştim. Gayet sert bir tavırda olmaz, programımda yok, onlar daha sonra dedi ve kaybetti. Zavallı fakir halka hizmet esastır, Sadece şehrin güzelliği, güzelleştirilmesi esas değil, hele lüks semtlere hizmet hiç de esas değil. Seçimden sonra ilk beni görünce şöyle biraz ters ters baktı. Ama yaptığı hizmetlerle 30 sene sonra da yıldız gibi anılacağını söyledim ve biraz rahatladı.
d. İki prof. arkadaşım, bir restoran açtılar ve büyük mücadelelerle orayı para kazanır hale getirmeye çalışıyorlar. Kendileri sosyal demokrat ve CHP li. Bazı konularda aman abi deyip benim fikirlerimi alırlar. En son olay. Bir gün arkadaşıma bağlı bulunduğu belediyede diyorlar ki senin 1500 metrekare yerinin 750 m2.si yola gidecek. Aman, zaman, neyse yahu bir yanlışlık olmuş düzeltebiliriz diyorlar. İlgili belediyede diyelim ki 19 üye iktidar 18 üye muhalefetten. Muhalefet partililerin çoğu da hocalarımızın talebeleri. Olayı duyunca tabii efendim, hemen düzeltiriz diyorlar, ama diğer partililer ne yapar bilemeyiz diyorlar. Netice 19-18 çoğunluk kararı ile Prof.ların arsası kurtuluyor. Muhalefet, biz zorla geçirdik diyor. İktidar, ise meclis tutanaklarını gösteriyor. Bir de ne görsün? Bütün muhalefet üyeleri karşı çıkmış. Bu arkadaşım ne diyor biliyor musunuz? Bundan sonra muhalefet partisi benden oy alamaz. Çünkü maalefes ylapıca değil, yıkıcı. Kendi üyesi bile olsa insanların malını, mülkünü , çalışmasını kıskanıyorlar.
e. Bölünme paranoyası olur mu olur. Askerde bulunduğum ve baskına uğramasınıimkansız gördüğüm Dağlıca baskını ve devamını hatırlayın. Birileri görevlerini dünyanın en güçlü , en modern aletlere sahip ordusuna sahip olduğumuz halde yapmıyorsa buna ne denir. Ordu ve güvenlik güçleri, görevlerini halkı severek, sayarak ve çözüm getirerek yapacak, ancak, Ömer Seyfettin’in topuz hikayesindeki gibi ihanet eden asinin ise cezasını verecektir. O zaman ne bölünme paranoyası ne de benzeri fikirler kalmaz. Sevgi , saygı ve görev.
f. Tam referanduma az kala bana bir muhasebe müdüründen mesaj geldi. Biliyor musunuz, bu anayasaya evet denirse, emeklilik yaşı 65 e çıkacak, hastanelerde para alınacak vs.vs. yani iki yıl önce çıkan SGK kanununun ileride yürürlüğe girecek maddeleri . Açtım telefonu, kardeşim bu gönderdiğini okudun mu? Hayır dedi. Pekineden gönderdin. Bir doktor arkadaşım göndermişti. Muhalefet partisini desteklediğim için gönderdim ve ona inandım. Peki mesleğin. Muhasebe , maliye, personel. Peki olay şu şu şu değil mi? Aaa. Valla düşünmedim.
Bizim okumuşlarımız okumuyor, bu tiplere gazete aydını denir. .
g. Yaa muhalefet partisi başkanının oy kullanmamasına ne diyorsunuz? Böylesine birileri muhalefet partisi başkanı olur ve referandumla seçimi karıştırırsa ne olur, ne denir? Neyse o görevini tamamladı, yakında gider.
Bu yazdıklarım, doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar Atalar sözünü hatırlattı bana, sevgili okuyucular, bu paranoyalardan sonra acaba bir kısım insanlar, beni de kovmaya çalışır mı acaba?
Cevdet Akçakoca
Yeminli Mali Müşavir
Not:
Değerli dostum, sevgili karşıtım,
Emekli Koramiral Ekmel Totrakan
Sayın Mustafa Bozbey’in Nilüfer’inde
28.Eylül.2010 Salı günü Konak Kültürevinde
Sessiz Dünyada Sanat sergilerinden 6 ıncısını
Açıyor. Herkesin görmesini tavsiye ederim.
Çalışanlar neler yapıyor?