Yıllar, yıllar önce, oğlum henüz üniversiteye devam ediyor. Çok ta yakışıklı kerata, babası anası gibi(!). Ayrılmaz 3-4 üniversite arkadaşı da var. Hepsi istedikleri zaman evimize geliyorlar...
Geçen günlerde bir şehrimizde, kendisini doktor olarak tanıtan bir sahtekâr hanım efendi yakalanmıştı. Bunun üzerine bizim başımızdan geçen bir olay aklımıza geldi.
Yıllar, yıllar önce, oğlum henüz üniversiteye devam ediyor. Çok ta yakışıklı kerata, babası anası gibi(!). Ayrılmaz 3-4 üniversite arkadaşı da var. Hepsi istedikleri zaman evimize geliyorlar, özellikle eşim onların annesi gibi.
Bir gün, hanımla birkaç günlüğüne bir başka şehre gittik. Geldiğimizde, hemen komşular yanımıza geldi. Siz yokken oğlunuz evlendi dediler. Başımızdan kaynar sular döküldü sanki. Hemen, oğlumuzu çağırdık, geldi. Bakın yazıyı yazarken bile duramıyorum. Ne nokta, ne virgül aklıma gelmeden yazıyorum.
Oğlum geldi ve gülmeye başladı. Yakın 4 arkadaşından biri, diyelim ki Naci, o da bu çok yakışıklı 4 arkadaştan biri. Üniversitede bir kızla tanışıyor. Kız, ama ne kız, dünyalar güzeli, bir huri. El ele tutuşup gezmeye başlıyorlar. Fakat kız aynı zamanda çok da dindar. El ele tutuşuyoruz, günah işlemiş oluyoruz, gel biz imam nikâhı da yapalım da rahat rahat el ele tutuşalım. Düşünceye bakar mısınız? Bir de şimdiki aynı evde, aynı yatakta yatanlar ve nikâh bile yapmayanlar, ev arkadaşı olarak yaşayanlar.
Sonuçta anlaşıyorlar oğlanla kız. Ayrılmaz arkadaşları ile de görüşüyorlar. Bizim evde anne-babanın olmadığı biliniyor. O zaman biz o eve bir hoca getirelim de imam nikâhı yapalım diyorlar.
Dünya güzeli kız, bir gelinlik buluyor. Giyiniyor, berbere gidiyor. 4 ayrılmaz arkadaş da hepsi beyaz elbiseler giyiyorlar. Ananın babanın olmadığı eve geliyorlar. İmam da geliyor. Hatta imam işi yapmamak için çok diretiyor. Her nasılsa ikna ediyorlar.
Kızla oğlan bir kg. mihri müeccel altın anlaşması ile imam nikâhı yapıyorlar. Herkes evine gidiyor.
Biz, eve geldiğimizde bu konuyu öğrendik. Bir daha böyle bir şey olmasın dedik. Nikâhlanan arkadaşın annesi de vefat etmiş. Babası sağ ama bizleri ana baba bilen bir çocuk.
Kızın bir resmini istedik. Üniversitede çalışan insanlar ve öğretim üyesi arkadaşlarımız var. Hangisine kızın resmini gösterirsek, eyvah, bu kız yine mi ortaya çıktı. Kimin başını yaktı acaba diyorlar.
Meğer kız, şizofreni hastası imiş ve tıp fakültesine girmeyi takmış. Giremeyince kazanamayınca, tıp fakültesi derslerine kaçak olarak giriyormuş. Sonunda bir şekilde öğretim üyeleri bunu tespit edip geliş gidişini yasaklamışlar. Bir iki sene fakülteye gelememiş. İki sene sonra unutulunca gelmiş ve en yakışıklı bulduğu çocuğu da yakalamış.
Derhal duruma müdahale ettik. Oğlanı çağırdık, durumu anlattık, bir şekilde yapılan nişanın atılmasını sağladık. Ama kız oğlanın yakasına yapıştı. Bir kilo altını istiyor.Öyle veya böyle sonunda bir şekilde oğlanı kızın elinden kurtardık.
Fakülte, tekrar kızın üniversiteye girişini önledi. Ama bir başka olaydan korkuyoruz. Böyle şizofrenlerin ne yapacağı belli olmaz. Bir şekilde eline silah alır, çocuğa saldırabilirdi. Çocuk, çok uzun bir süre yalnız dolaşamadı. 4 arkadaşının koruması altında gezdi.
Şimdi aradan 20 yıldan fazla bir zaman geçti. O kızdan bir daha haber alamadık, oğlan ise evlendi, şu anda birkaç çocuğu, mutlu bir evliliği ve iyi bir işi var. Ama Allah kimseyi böyle şizofrenlerin veya sahtekârların eline düşürmesin.
Cevdet Akçakoca