Bursa, 25.Eylül.2008
VAKIFLARA ÜYELİK YOLU AÇILDI.
Avrupa Birliği sürecinde yasaların Avrupa Birliği muktesebatına uyum çalışmaları uzun zamandır devam etmektedir. Yasalar üzerinde hızlı bir çalışma ve değiştirilen yasaların jet hızıyla meclisten geçtiği gazetelere aksetmektedir.
Değiştirilen yasalarımızdan biri de 1926 tarihli 743 sayılı Türk Medeni Kanunudur. Yeterli görülmeyen, değiştirilmesi uygun olduğu düşünülen bu yasa yerine 22.11.2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmiştir.
Yeni Yasa iyi mi kötü mü olduğunun münakaşa ve münazarasına girmeyeceğiz. Zaten bunun için süre çoktaaan geçti. Bu kanunun vakıflarla ilgili hükümleri biz vatandaşları çok ilgilendiriyor.
Eski Medeni Kanunun 73 ve devamı maddeleri Vakıfları düzenliyordu. Kısaca vakıf bir mal varlığının vakfedilmesi ile meydana geliyordu. İstihdam edilenler ve işçilere yardım vakıflarında üyelik mümkün oluyordu. Yani kısaca eski Medeni Kanunda bir şekilde vakıflarda üyelik yolu bulunuyordu. Böylece de vakıfların daha güçlü olması imkanı doğuyordu.
Yeni Yasada ise Vakıflar 101 ve devamı maddelerinde inceleniyor. Yeni yasa vakıfları düzenleyen daha ilk maddesinde yani 101 inci maddesinin son fıkrasında (Vakıflarda üyelik olmaz) hükmünü getirmiş ve vakıflara üyelik yolunu kapatmıştır.
Bu durumda, bilhassa okullara ve bazı teşekküllere yardımı ve vakfın büyümesini üyeliğe bağlayan vakıfların varlığı yeni yasa gereği ortadan kalkması gerekiyordu.
Vakıflarda üyeliği yasaklayan bu hükmün anayasaya aykırı olduğu, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine sınırlama veya kısıtlama getirilemeyeceği kamuoyunda dile getirilmişse de yasa 7 senedir böyle yürütülmekte idi. Ancak, bu maddenin anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla bazı mahkemeler konuyu Anayasa Mahkemesine intikal ettirmişlerdir.
Anayasayı okuyanlar veya okuyacaklar 33. maddeyi incelediklerinde :
Herkesin önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir hükmüne ve 33. maddenin son fıkrasında ise bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır hükmü ile karşılaşmaktadırlar.
Dolayısıyla Medeni kanunun 101 inci maddesindeki vakıflarda üyelik olmaz hükmünün anayasanın bu maddesine aykırı olduğu o kadar açıktır ki.
Bu hükmü göz önüne alarak Anayasa Mahkemesine başvuran Ankara 13. Asliye Hukuk ve Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin başvuru sonucu aşağıda aynen verdiğimiz kararla Medeni Kanunun 101. inci maddesi iptal edilmiştir.
SONUÇ OLARAK ARTIK VAKIFLARA ÜYELİK OLACAKTIR.
VAKIFLARINI GÜÇLENDİRMEK İSTEYENLER HEMEN ÜYE KAYDETMELİDİRLER.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2005/14
Karar Sayısı : 2008/92
Karar Günü : 17/4/2008
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN MAHKEMELER:
1 - Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2005/14)
2 - Gaziantep 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2005/49)
İTİRAZLARIN KONUSU : 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 101. maddesinin üçüncü fıkrasının, Anayasa’nın 2., 5., 10., 13. ve 33. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I - OLAY
Bakılmakta olan davalarda, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu savını ciddi bulan Mahkemeler, iptali için başvurmuşlardır.
II - İTİRAZLARIN GEREKÇELERİ
Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin başvuru kararında özetle, davacının Türk İdareciler Vakfına üye olmak için yaptığı başvurunun reddine ilişkin Genel Kurul Kararı’nın Mahkemelerince iptal edildiği, ancak Yargıtay’ca, 4721 sayılı Yasa’nın 101. maddesinin “Vakıflarda üyelik olmaz” biçimindeki üçüncü fıkrası uyarınca anılan kararın bozulduğu, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sırasında davacının bu fıkranın Anayasa’ya aykırılığı yönündeki iddiasının ciddi görüldüğü, Ülkemizde yeni vakıfların 1967 tarihli 903 sayılı Kanun’a göre kurulmaya başlandığı, bu vakıfların hemen tamamında vakıf üyeliği bulunduğu, bu şekilde kurulmuş olan vakıfların varlığını sürdürmesinin, yeni üye kayıtlarının yapılmasına bağlı olduğu, Anayasa’nın 33. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, önceden izin almaksızın dernek kurma, bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahip olduğu ve son fıkrasında, bu madde hükümlerinin vakıflarla ilgili olarak da uygulanacağının belirtildiği, ancak 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 101. maddesinin üçüncü fıkrasının, vakıflara üyelik hakkını kullanılamaz hale getirdiği, vakıf ve dernekler arasında üyelik yönünden var olan eşitliği ortadan kaldırdığı, tek başına vakıf kurma imkanı olmayan, fakat bir vakfa üye olarak topluma ve kamuya maddi yardımda bulunmak veya ismini üye olacağı vakıf içerisinde yaşatmak isteyen gerçek ve tüzel kişilerin bu anayasal hakkını kullanmalarını engellediği, vakıf kurucularının da vakıflarına üye alma istek ve iradelerinin önüne kanunen engel konulduğu, hayatiyetleri yeni üyelerin varlığına bağlı vakıflarda üyeliğin kaldırılmasının, o vakfın tasfiyesi sonucunu doğuracağı, bu durumun, vakıfların hükmi şahsiyetlerinin devamlılığı ilkesiyle bağdaşır bir tarafının bulunmadığı, vakıflarda üye kaydının, vakıf kültürü ve vakıf medeniyetinin daha da güçlü ve kalıcı olmasını sağlayacağı ve vakıfların her geçen gün daha çok önem kazanan gönüllü kuruluşlar arasında yerini almasına yardımcı olacağı, ayrıca anılan fıkranın, 4721 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden önce kurulmuş olan vakıflarla, bu tarihten sonra kurulmuş ve kurulacak olan vakıflar arasında imkan ve işleyiş itibariyle farklılığa sebep olacağı, fıkranın gerekçesinin de vakıflardaki üyeliğin kaldırılmasına mesnet olmayacağı, vakıflara üye olmanın vakıfların işlevini ve anlamını değiştirmeyeceği, belirtilen nedenlerle kuralın, Anayasa’nın 2., 5., 10., 13. ve 33. maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği ileri sürülmüştür.
Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin başvuru kararında özetle, davacı Vakfın, vakıf senedinde yapılan tadilatın tescili istemiyle dava açtığı, Mahkemelerince, vakıf senedinin eski ve yeni metinleri Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne gönderilerek bu tadilatın tesciline engel bir durum olup olmadığının sorulduğu, Genel Müdürlüğün, yeni üye alımını içeren kısmın 4721 sayılı Yasa’nın 101. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca metinden çıkarılması gerektiğini belirttiği, yargılama sırasında davacının anılan fıkranın Anayasa’ya aykırılığı yolundaki iddiasının ciddi görüldüğü, Anayasa’nın 33. maddesinde, herkesin, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahip olduğunun, hiç kimsenin bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamayacağının ve maddenin son fıkrasında da, bu madde hükümlerinin vakıflarla ilgili olarak da uygulanacağının belirtildiği, böylece Anayasa’nın 33. maddesinde, derneklerle ilgili yapılan düzenlemenin, vakıflar hakkında da uygulanacak Anayasa hükmü haline geldiği, Anayasa’nın 11. maddesinde de “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” hükmünün yer aldığı, vakıf ve derneklerin 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 2. kısmındaki 47. maddeden itibaren yapılan düzenleme ile tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar olduğu, aynı Kanun’un 47., 56. ve 101. maddelerindeki tariflerde de, belli bir amaca göre örgütlenmiş ve özgülenmiş kişi ve mal toplulukları olan dernek ve vakıfların, kamu menfaatine çalışan, kâr amacı olmayan tüzel kişiler olduğunun açıkça vurgulandığı, yine aynı Kanun’un 101. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen “sürekli amaç …”ın devam edebilmesi için vakıf kuruluşuna da üye olunmasının kuruluşun devamı için zorunluluk arzettiği, bu nedenlerle “Vakıflarda üyelik olmaz” biçimindeki kuralın Anayasa’nın 33. maddesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği ileri sürülmüştür.
III - YASA METİNLERİ
A - İtiraz Konusu Yasa Kuralı
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun, iptali istenen üçüncü fıkrayı da içeren 101. maddesi şöyledir:
“Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.
Bir malvarlığının bütünü veya gerçekleşmiş ya da gerçekleşeceği anlaşılan her türlü geliri veya ekonomik değeri olan haklar vakfedilebilir.
Vakıflarda üyelik olmaz.
Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlâka, milli birliğe ve milli menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz.”
B - Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararlarında Anayasa’nın 2., 5., 10., 13. ve 33. maddelerine dayanılmıştır.
IV - İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca yapılan ilk inceleme toplantılarında, dosyalarda eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V - BİRLEŞTİRME KARARI
22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 101. maddesinin üçüncü fıkrasının iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin 2005/49 Esas sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2005/14 Esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, birleştirilen davanın esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2005/14 Esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, 23.5.2005 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI - ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A - İtiraz Konusu Kuralın Anlam ve Kapsamı
22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Yasa’nın 101 ve devamındaki maddelerde vakıflarla ilgili düzenlemelere, 56 ve devamındaki maddelerde de derneklerle ilgili düzenlemelere yer verilmiştir.
Yasa’nın 101. maddesinde, vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal toplulukları olarak tanımlanmış, bir malvarlığının bütünü veya gerçekleşmiş ya da gerçekleşeceği anlaşılan her türlü geliri veya ekonomik değeri olan hakların vakfedilebileceği, vakıflarda üyelik olmayacağı ve Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasa’nın temel ilkelerine, hukuka, ahlâka, milli birliğe ve milli menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamayacağı belirtilmiştir. Devamındaki maddelerde de, vakfın kuruluş şekli, vakıf senedi, mirasçı ve alacaklıların dava hakları, vakfın örgütü, denetimi, yönetimin, amacın ve malların değiştirilmesi, yıllık rapor, faaliyetten geçici alıkoyma, vakfın sona ermesi ve diğer hükümler düzenlenmiştir.
Yasa’nın 56. maddesinde ise, dernekler, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları olarak tanımlanmış ve devamındaki maddelerde de, dernek kurma hakkı, tüzel kişiliğin kazanılması, dernek üyeliği ve bunun kazanılması, koşulları ve sona ermesi, üyelerin hakları ve yükümlülükleri, dernek organları, bu organların niteliği, oluşumu, görev ve yetkileri, çalışma usulleri, derneklerin sona ermesi, derneklerin faaliyetleri, örgütlenmesi gibi konularla ilgili düzenlemelere yer verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nda yer alan düzenlemeler, bu Kanun hükümlerine göre kurulmuş ve kurulacak olan vakıflar ile 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerine göre kurulmuş olan vakıfları kapsamaktadır.
İtiraz konusu kural, 4721 sayılı Yasa’nın 101. maddesinin “Vakıflarda üyelik olmaz” biçimindeki üçüncü fıkrasıdır. Kuralın gerekçesinde, “Üçüncü fıkrada, vakıflarda üyeliğin söz konusu olamayacağı esası getirilmiştir. Ülkemizde belirli dönemlerde söz konusu olabilen dernekleşme yerine vakıf kurma eğilimleri, böylece yeterli mal ve hakların belirli bir amaca özgülenmesinin aranması ve derneklerden farklı olarak vakıflarda üyelik olamayacağının öngörülmesi ile sınırlandırılmış olacak ve bu suretle dernek benzeri vakıflar kurulması değil, gerçek anlamda tarihi gelişimine ve işlevine uygun şekilde vakıf kurulması yolu, yasal güvence altına alınmış olmaktadır.” denilmiştir.
4721 sayılı Yasa’dan önce yürürlükte olan 743 sayılı Yasa’da, vakıflarda üyeliği engelleyecek nitelikte bir hüküm bulunmadığı halde, 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Yasa’nın 101. maddesinin itiraz konusu üçüncü fıkrası ile vakıflarda üyelik olmayacağı öngörülmüştür.
B - İtiraz Konusu Kuralın Anayasa’ya Aykırılığı Sorunu
Başvuru kararlarında, Anayasa’nın 33. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin önceden izin almaksızın dernek kurma, derneğe üye olma ya da üyelikten çıkma hakkına sahip olduğunun ve maddenin son fıkrasında da, bu maddede yer alan düzenlemelerin vakıflarla ilgili olarak da uygulanacağının belirtildiği, Anayasa’nın 33. maddesi ile tanınan vakıflara üye olma hakkının itiraz konusu kural ile kullanılamaz hale geldiği, böylece dernekler ve vakıflar arasındaki eşitliğin ortadan kaldırıldığı, tek başına vakıf kurma imkanı olmayan ancak bir vakfa üye olarak topluma ve kamuya maddi yardımda bulunmak veya ismini üye olacağı vakıf içinde yaşatmak isteyen gerçek veya tüzel kişilerin bu anayasal hakkı kullanmalarının engellendiği, hayatiyetleri yeni üyelerin varlığına bağlı olan vakıflarda üyeliğin kaldırılmasının bu vakıfların tasfiyesi sonucunu doğuracağı, bu durumun ise tüzel kişiliğin devamlılığı ilkesi ile bağdaşmadığı, vakıflarda üyeliğin olması ile vakıf kültürü ve vakıf medeniyetinin daha güçlü ve kalıcı olmasının sağlanacağı, ayrıca itiraz konusu kuralın, 1.1.2002 tarihinden önce kurulan vakıflarla bu tarihten sonra kurulan ve kurulacak olan vakıflar arasında imkan ve işleyiş farklılığı doğuracağı, kuralın gerekçesinin de vakıflarda üyeliğin olmaması için dayanak olamayacağı, bu nedenlerle itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2., 5., 10., 13. ve 33. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İtiraz konusu kuralda, vakıflarda üyelik olmayacağı belirtilmek suretiyle, gerçek ve tüzel kişilerin vakıflara üye olmaları engellenmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
Anayasa’nın 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” denilmiştir.
Anayasa’nın “Dernek kurma hürriyeti” başlığını taşıyan 33. maddesinde de,
“Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.
Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.
Dernek kurma hürriyeti ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
…
Birinci fıkra hükmü, Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensuplarına ve görevlerinin gerektirdiği ölçüde Devlet memurlarına kanunla sınırlamalar getirilmesine engel değildir.
Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır.” denilmiştir.
Anayasa’nın 33. maddesinde, herkese, önceden izin almaksızın dernek kurma, derneklere üye olma ya da üyelikten çıkma özgürlüğü tanınmıştır. Maddede vakıflara üyelik konusunda açık bir düzenlemeye yer verilmemiş ancak son fıkrada, bu madde hükümlerinin vakıflarla ilgili olarak da uygulanacağı belirtilmiştir. Derneklerin ve vakıfların kuruluşları, amaçları, işlevleri, işleyişleri ve yönetimleri aynı değil ise de, Anayasa’nın 33. maddesinin birinci ve son fıkraları birlikte değerlendirildiğinde, herkesin, vakıflara üye olma özgürlüğüne sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği öngörüldüğünden, vakıflara üye olma özgürlüğünü ortadan kaldıran itiraz konusu kural Anayasa’ya aykırılık oluşturmaktadır.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, Anayasa’nın 2., 13. ve 33. maddelerine aykırıdır; iptali gerekir.
Kural iptal edilmiş olduğundan ayrıca Anayasa’nın 5. ve 10. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
VII - SONUÇ
22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 101. maddesinin üçüncü fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 17.4.2008 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.