Bursa; 20.03.2008
YIL 2008
KRİZ VAR MI? – GELECEK Mİ?
2007 yılında; Amerika Birleşik Devletlerinde başlayan Mortgage krizi ile dünyada genel olarak bir duraklama başladığı gayet açık. Nitekim ABD’de bu konuda tedbirler alınmaya başlanıyor. Amerikan halkına harcama yapmaları tavsiye ediliyor. Amerikan devleti de durgunluğun giderilmesi için bir takım fonlar ayırıyor.
Bu arada önceki haftalardan birinde ABD’den gelen bir uzmanın konuşmalarında; ABD’nin resesyona girdiği ve bunun 9 ay ile 1.5 yıl arasında süreceğini anlattığı gazetelere yansıdı.
Ülkemizde ise Kasım 2007’den itibaren gözle görülür bir durgunluk ve nakit sıkıntısı başladı. Şubat ayında nakit sıkıntısı had safhaya ulaştı.
Derken, geçen haftaki parti kapatma davası bütün bunların üzerine tüy dikti.
Neyse ki , bugüne kadar panik olmadı. Şimdilik dengeler yerine gelmeye çalışıyor.
Bir çok arkadaşım ve işadamı arkadaşım, durgunluğun Mayıs-Haziran ayına kadar süreceğini, bir kısım bankacı arkadaşım da Eylül ayına kadar devam edeceğini anlatıyorlar.
Hükümet cephesinden hiç ses yok. Biraz da ben bu konuda ses çıkarayım, bir takım fikirlerimi açıklayayım istedim.
İş adamlarının en büyük şikayeti, (ki uzun zamandır devam eden şikayet bu) dövizin değerinin düşük olduğu. Bu yüzden döviz değerinde ani bir fırlama bekleyenler çoğunlukta, hatta bunu temenni etmekteler. Ancak, kimse böyle bir durumda ithalat maliyetinin ne olacağını düşünmüyor. Kimse özel sektörün dış borcunu göz önüne almıyor. Yine kimse ülkenin döviz gelir gider dengesini düşünmüyor. 80 milyar dolar sıcak para gidecek, gidecek, hemen gidecek ve oh olsun inşallah batacağız denir gibi tavırlarla karşılaşıyoruz.
Hükümet cephesine bakıyoruz. Bütün bu şikayetlere karşı cevap yok, cevap değil tık yok.
Fakaat aslında cevap var.
1- İhracat dövizini getirip getirmeme veya bozdurup bozdurmama serbest bırakıldı. Bu demektir ki bu ülkenin hükümeti, ya dış ticaret açığına karşı çok iyi bir tedbir aldı veya halkını tam tabirle gaza getirmeye çalışıyor. Ben bir hükümetin halkını gaza getirmeye çalışacağını zannetmiyorum. Hükümet, dış ticaret açığı ve cari açık problemini halletmiş görünüyor. O zaman kimse döviz fiyatının artacağını beklemesin, maliyetlerini kontrol etsin. Rekabet gücünü artırmaya baksın.
2- Devamlı dış ticaret açığı veya cari açık vererek kalkınma nereye kadar devam eder? Bu, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.
3- Kağıt üzerinde biraz daha zenginleştik. Ama sebepsiz değil. Yine gazetelerde yazıldığına göre kayıt dışı çalışanlardan önemli bir miktarı tesbit edilmiş ve hesaplara alınmış. Bu hesap ile gelir dağılımını karıştırırsak yanlış yaparız. Elma ile armudu karşılaştırmış oluruz.
Kağıt üzerinde de olsa zenginleşmemiz sonucu gelecek yabancı sermayenin artacağı düşünülüyor. İnşallah, iç borç faizi de düşer. Bakın dış borç faizinden çok iç borç faizi diyorum. Ülkemizin derdi iç borçlanma ve iç borç faizi.
Geçen haftaki parti kapatma davasından sonra da kimse içi borç faizinin düşeceğini beklemesin, bu tedirginlik devam ettiği müddetçe ,
a. İç borçlanma zorlaşacak
b. Dışarıdan gelmesi beklenen yabancı para gelişi, özelleştirme geliri ve hani vatan topraklarının satışı ile ülkenin yabancılara peşkeş çekilmesi olayı da zorlaşacak
c. Türkiyenin 8-10 puan arasında devam eden risk primi faiz farkı da devam edecektir.
4- Bir önceki bölümde belirttiğim gibi kayıt dışı çalışan işçiler ve bazı işletmeler tesbit edilmiş durumda. Maliye ve sigorta teşkilatlarının bunların üzerine gitmesi büyük olasılıkta. Devlet gelirleri artacak ve bütçe açığı azalacak gibi.
Yalnız, bunun yani kayıt dışının üzerine gitmenin bir de bumerang etkisi var. Geri dönüp bütün ekonomiyi durdurma ihtimali de var. Bu dengeyi kim nasıl ayarlayacak? Bunu merak ediyorum.
5- Bankalardaki vadeli ve vadesiz mevduatta bir azalma görmüyorum. Dövizli mevduatta da fazla bir azalma yok.
Öyle ise neden durgunluk var. Herkes, kriz gelecek diye toplanmış, büzülmüş. Elinde parası olan da borcunu ödemiyor.
Yazımın ilk bölümünde belirttiğim gibi Eylüle kadar devam edecek kriz veya kriz korkusu bekleniyor. Böyle bir durumda kriz var mı? Gelecek mi? diye sormanın alemi yok.
Biz krizi kendi kendimize çıkarmaya çalışıyoruz. Tamam, tedbirli olalım da,borcumuzu da ödeyelim.
O zaman kriz olmayacak ve gelmeyecektir.
Şunu da unutmayalım. Biz çok ama çok büyük bir ülkede yaşıyoruz.
Osmanlının son sadrazamlarından Ali veya Fuat Paşa, bu ülke çok büyük, siz dışarıdan biz içeriden yıkmak için uğraşıyoruz, bunu başaramıyoruz demişti. O sadrazamın bu sözü söylemesinden en fazla yarım asır sonra koskoca Osmanlı İmparatorluğunu batırmayı başardılar.
Onların torunları olan bizler, bir ara tarihimizi reddettik, ama tarih bizi reddetmedi.
Öyle ise bir başka sözü de unutmayalım. TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR. Derler ama bunu unutmaz ve tedbir alarak onlar dışarıdan biz içeriden bu ülkeyi yıkmak için çalışmayı bırakırsak ülkemizin büyüklüğü devam eder.
Yeminli Mali Müşavir
Cevdet Akçakoca